Veraset ve İntikal Vergisinin Beyanı ve Ödenmesi
I- GİRİŞ
7338 sayılı Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu’nun 1. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti uyruğunda bulunan şahıslara ait mallar ile Türkiye’de bulunan malların veraset yoluyla veya herhangi bir suretle olursa olsun ivazsız bir tarzda bir şahıstan diğer şahsa intikalinin veraset ve intikal vergisine tabi olduğu; 5. maddesinde de veraset ve intikal vergisinin mükellefinin, veraset yoluyla veya ivazsız bir şekilde mal iktisap eden şahıs olduğu hüküm altına alınmıştır.
Bu nedenle, hiçbir zaman mükellef olmasa bile insanların ailesinde gerçekleşen bir ölüm olayı sonucunda mirasçı durumunda kalması ya da ivazsız bir şekilde bir şahıstan diğer şahsa malların intikali dolayısıyla veraset ve intikal vergisine muhatap olması mümkün olabilmektedir. Ölüm halinde mirasçıların vergisel yükümlülüklerini zamanında yerine getirmemeleri halinde ise cezai bir yaptırımla karşılaşmaları söz konusu olabilmektedir.
Veraset yoluyla veya sair suretle mal iktisap edenlerin iktisap ettikleri malları aksine bir düzenleme olmadığı sürece bir beyanname ile bildirmeye mecburdurlar. Beyanname her mükellef tarafından hisseleri oranında ayrı ayrı verilebileceği gibi bütün mirasçılarca müştereken de verilebilmektedir.
Konunun anlatımına geçmeden önce, bu verginin uygulanmasında sıkça kullanılan tabirlere, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ve 7338 sayılı Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu’nda yer alan düzenlemeler çerçevesinde bir bakalım. Buna göre;
Verginin Mükellefi: Veraset yoluyla veya ivazsız bir tarzda mal iktisap eden kişilerdir(1).
Veraset: Miras, vasiyet ve miras mukavelesi gibi ölüme bağlı tasarrufları ifade etmektedir.
Şahıs: Veraset ve intikal vergisi açısından, aksine bir hüküm olmadıkça gerçek ve tüzel kişilerdir.
Mal: Mülkiyete konu olabilen menkul ve gayrimenkullerle malvarlığına girebilen bütün haklar ve alacaklardır(2).
Miras: Miras bırakanın ölümü ile mirasçılara kalan malvarlığıdır.
İvazsız İntikal: Hibe yoluyla veya herhangi bir tarzda olan ivazsız iktisapları; (Maddi ve manevi bir zarar mukabili verilen tazminatlar ivazsız sayılmaz.)
Ölüm: Mirasın açıldığı hukuki olayı ifade etmektedir. Ölüm miras hukukunun belirleyici temel kavramıdır. Ölüm olayı olmadan miras söz konusu olamaz.
Miras Bırakan: Ölümü ile malvarlığını mirasçılara bırakan gerçek kişidir.
Mirasçı: Miras bırakanın ölümü ile terekesinin intikal edeceği kişidir(3).
Tereke: Ölenin terk ettiği intikale elverişli malvarlığıdır. Tereke kavramı ile ölenden geriye kalan haklar ve borçlar ifade edilir. Miras kavramıyla ise bunların mirasçılara geçişi ifade edilmektedir.
Ölüme Bağlı Tasarruf: Ölüme bağlı tasarruf maddi anlamda, miras bırakanın ölümünden sonra yerine getirilmesini istediği hususları içerir. Bunun en tipik örneği miras bırakanın mirasçı ataması ve vasiyettir.
Vasiyetname: Miras bırakanın tek taraflı irade beyanı ile yaptığı ölüme bağlı bir tasarruftur.
Miras Sözleşmesi: Miras sözleşmesi bir tarafı miras bırakanın olmak üzere kurulan iki taraflı bir ölüme bağlı tasarruftur.
Vasiyet Alacaklısı: Ölüme bağlı bir tasarrufla miras bırakanın bir malının verilmesini istediği kişidir.
Atanmış Mirasçılık (Mansup Mirasçı): Miras bırakan tarafından ölüme bağlı bir tasarrufla öngörülen mirasçılık türüdür. Vasiyet alacaklısından farklı olarak bunlar da yasal mirasçı gibi ölenin borçlarından, terekeden paylarına düşen hisse ve tüm malvarlığıyla sorumludurlar.
Külli Halefiyet İlkesi (Tamamıyla İntikal İlkesi): Terekeye dahil haklar ve borçlar mirasçılara bir bütün olarak intikal eder. Mirasçılar sadece terekedeki mal ve hakları kazanmazlar, aynı zamanda murise ait borçları da üstlenmiş olurlar. Terekenin bir bütün olarak ve kanundan dolayı mirasçılara geçmesine “külli halefiyet ilkesi” denir.
Cüzi Halefiyet İlkesi: Cüzi halefiyet ilkesi, tereke üzerinde sadece bir talep hakkı elde etmeyi, buna karşılık borçlardan sorumlu olmamayı ifade eder. Kendisine sadece belirli bir mal bırakılmış şahıs cüzi haleftir.
Yasal Mirasçılık: Bu tür mirasçılık, muris ile mirasçı arasındaki aile ilişkilerine veya tabiiyet (uyrukluk) bağına dayanır. Kanuni mirasçılar; murisin kan hısımları, evlatlığı, sağ kalan eşi ve Devlettir. Kanun’da düzenlenen mirasçılık olup sadece gerçek kişilerden oluşurlar. Bu kuralın tek istisnası vardır o da Devlettir.
Zümre: Bir ortak asıl ile ondan gelen alt soyların tamamının meydana getirdikleri akrabalık topluluğuna verilen genel isimdir. Türk Miras Hukuku’nda üç mirasçı zümresi vardır. Birinci zümrede; miras bırakanın alt soyudur. Yani çocukları, torunları ve onların çocukları vs. bu zümrede zümre başı miras bırakandır. İkinci zümrede, yine miras bırakan esas alınarak belirlenmiştir. İkinci zümre, miras bırakanın ana babası ile onların ortak veya ortak olmayan alt soylarından oluşur. Üçüncü zümrede ise; miras bırakanın büyükanne, büyükbaba ve onların ortak olan ve ortak olmayan alt soylarından oluşur.
Saklı Pay: Saklı pay kavramı, miras bırakana yakınlıkları olan belli kişilerin miras bırakanın terekesinde bir hakka sahip olması gerektiği düşüncesine dayanır. Kanunen öngörülen ve miras bırakanın sahip olduğu talebe “saklı pay” denir. Miras bırakan saklı pay üzerine herhangi bir yükleme öngöremez. Saklı payın mirasçılara tesliminde herhangi bir şart öne sürülemez(4).
Tasarruf Oranı: Terekeden saklı payların çıkarılmasından sonra kalan kısımdır. Bu kısım üzerinde miras bırakan dilediği gibi tasarrufta bulunabilir. Dolayısıyla tasarruf oranı miras bırakanın üzerinde tasarruf edebileceği kısımdır.
Denkleştirme: Kanuni mirasçıların miras haklarına mahsuben aldıkları karşılıksız kazandırmaların terekeye geri iade edilmesi işlemidir.
Gaiplik: Bir kimsenin ölüm tehlikesi içinde kaybolması veya o kişiden uzun süre haber alınamadığı takdirde mahkemece kişinin ölmüş kabul edilmesidir.
II- MİRASIN REDDİ DURUMU
Mirasçılar mirası kabul edip etmemekte serbesttirler. Mirasın reddi için, mirasçının murisin ölümünü öğrendiği andan itibaren 3 ay içinde sulh mahkemesine yazılı veya sözlü olarak mirası reddettiğini açıklaması lazımdır. Mirasın reddi kayıtsız ve şartsız olmalıdır.
Mirasçılar murisin borçlarından dolayı terekeye dahil mallarla değil, aynı zamanda kendi malvarlığıyla da sınırsız ve müteselsil bir sorumludurlar. Her mirasçı terekedeki borçların tamamından sorumludur. Bu sorumluluktan kurtulmanın yolu “mirası red” veya “mirasın tasfiyesini istemek”tir.
III- VERASET İLAMI ALINMASI
Ölüm halinde; mirasçıların miras paylarını gösteren ve veraset ve intikal vergisi beyannamesine eklenmesi gereken mirasçılık belgesi, 01.10.2011 tarihine kadar yalnızca sulh hukuk mahkemesinden alınırken, 6217 sayılı İdari Yargı Hizmetlerinin Hızlandırılması Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile 1512 sayılı Noterlik Kanunu’nda yapılan değişiklik sonucunda, 01.10.2011 tarihinden itibaren mirasçılarca sulh hukuk mahkemesinin yanı sıra noterlerden de veraset ilamı alınması mümkün bulunmaktadır.
IV- VERASET VE İNTİKAL VERGİSİNDE VERGİYİ DOĞURAN OLAY
Veraset ve intikal vergisi uygulamasında vergiyi doğuran olay, VİV Kanunu’nun 2. maddesinde tanımı yapılan malların, kanunda belirtilen kişilere veraset yoluyla veya her ne şekilde olursa olsun ivazsız bir surette intikal etmesidir. Buna göre vergiyi doğuran olay, bir kişinin ölümü, Medeni Kanun hükümlerine göre hukuken ölümüne karar verilmesi (gaiplik) veya hayatta iken yapılan bağışlamalar ile meydana gelmektedir.
Ölüm: Bir kimsenin ölümü üzerine mirası (malları, hakları ve borçları), Medeni Kanun hükümlerine göre mirasçılarına geçer. Mirasçılık ya kanuna ya da murisin iradesine dayanır. Kanuna dayanan mirasçılığa “kanuni mirasçılık”, murisin iradesine dayanan mirasçılığa da “mansup mirasçılık” denir.
Gaiplik: Gaiplik, bir kimsenin ölüm tehlikesi içinde iken kaybolması veya yakınlarının bilgisi dışında uzun bir süre yok olması ve kendisinden haber alınamaması nedeniyle ölmüş olabileceği kanısıyla, yakınlarının başvurusu üzerine mahkemece öldüğüne karar verilmesidir.
Kanuni mirasçı olarak kişilerin gaiplik kararı almak üzere mahkemeye başvuruda bulunabilmeleri için olay tarihinden itibaren; ölüm tehlikesi içinde iken kaybolma halinde en az 1, uzun zamandır haber alınamama halinde ise en az 5 yıl geçmiş olması gerekmektedir. Gaiplik kararı, gaipliğine karar verilenin öldüğü sanısına dayanmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 32-35. maddeleri gereğince gaiplik kararı verildiği takdirde, mirasçılar aynen gaibin ölümü gerçekleşmiş gibi mirasçı olurlar. Ancak, gaiplik kavramında az da olsa geçicilik vardır.
Bu nedenle, gaiplik kararından sonra mirasçı olacakların, hem ileride ortaya çıkması halinde gaibin kendisine, hem de diğer hak sahiplerine aldıklarını iade edeceklerine dair teminat vermeleri zorunludur. Bu teminatın süresi, gaiplik kararı; ölüm tehlikesi içinde iken kaybolan birisi için verilmiş ise 5 yıl, kendisinden uzun bir süre haber alınamayan birisi için verilmiş ise 15 yıldır.
Bağışlamalar: İvazsız bir şekilde intikal eden gayrimenkul ve hakların tesliminde tapuya tescil ile menkul mallar açısından ise fiziki (hukuken iktisap) tasarrufun geçmesi ile meydana gelmektedir.
V- VERASET VE İNTİKAL VERGİSİNİN KONUSU
Servet üzerinden alınan veraset ve intikal vergisinin uygulama alanı Türk vatandaşları ile Türkiye Cumhuriyeti sınırlarında intikal eden mallardır. Türkiye Cumhuriyeti uyruğunda bulunan şahıslara ait mallar ile Türkiye’de bulunan malların veraset yoluyla veya herhangi bir suretle ivazsız (karşılıksız) bir şekilde bir şahıstan diğer şahsa intikali veraset ve intikal vergisinin konusuna girmektedir. Türkiye Cumhuriyeti uyruğunda bulunan şahısların yabancı memleketlerde aynı yollardan mal edinmeleri de veraset ve intikal vergisinin konusuna girer. Ancak, Türkiye Cumhuriyeti uyruğundaki kişilerin Türkiye sınırları dışında bulunan mallarının, veraset yoluyla veya ivazsız bir şekilde Türkiye’de ikametgahı olmayan yabancı şahıslara intikali bu verginin konusuna girmez.
Öte yandan, Türkiye sınırları içinde bulunan malların ivazsız (karşılıksız) intikali uyruğuna bakılmaksızın vergileme kapsamına alınmıştır. Örneğin, yabancı bir şahıstan yine yabancı bir şahsa Türkiye’de bulunan malın ivazsız intikali (karşılıksız) veraset ve intikal vergisine tabidir. Aynı şekilde Türkiye’de ikamet eden yabancı şahsa, Türk vatandaşından yabancı bir ülkede bulunan malının intikal etmesi halinde yapılan bu kazandırma da veraset ve intikal vergisine tabidir.
VI- VERASET VE İNTİKAL VERGİSİNİN MÜKELLEFİ VE MÜKELLEFİYETİN BAŞLANGICI
Bu verginin mükellefi, veraset yoluyla (ölüme bağlı tasarruflar) veya ivazsız (karşılıksız) bir suretle mal intikal eden gerçek ve tüzel kişilerdir. Türk Medeni Kanunu’nun 28. maddesine göre, çocuk hak ehliyetini, sağ doğmak koşuluyla, ana rahmine düştüğü andan başlayarak elde etmektedir. Kendisine intikal yapılan şahıs henüz cenin olarak bulunabilir. Bu durumda verginin mükellefi Medeni Kanun açısından kişi kabul edilen ceninin kendisidir. Ancak, vergisel açıdan sorumlu kişi veli veya vasidir. Yani vergisel açıdan sorumlu kişi ile verginin mükellefi ayrı kişiler olmak durumundadır. Vergi, mükellef olan küçüğün adına salınır. Ancak, ceza sorumluluğu küçüğün veli veya vasisi olan temsilciye aittir. Tüzel kişiler ise birden çok gerçek kişinin belirli bir amacın gerçekleştirilmesi için emek ve sermayelerini birleştirmeleri ile oluşan ortaklıklardır. Tüzel kişiler ancak ölüme bağlı tasarruflarla mirasçı olabilecekleri tabiidir. Ayrıca, 5602 sayılı Kanun’da tanımlanan şans oyunları ile gerçek ve tüzel kişilerce düzenlenen yarışma ve çekilişlerde kazananlara ödenen ikramiyeler üzerinden kesilen vergiler sorumlu durumunda olan kişi veya kurumlarca beyan edilmesi gerekmektedir.
Veraset ve intikal vergisinde mükellefiyet ise; beyanname verilmesiyle, beyannamede gösterilmeyen malların ek beyan üzerine veya idarece haricen tespit edildiği tarihte, verilen beyannamede gösterilmeyen mallar ile beyanname verilmeyen hallerde intikal eden malların idarece tespit olunduğu tarihte, terekenin tahriri, defter tutma veya resmi tasfiye hallerinde mahkemece bu muamelelerin tamamlandığı tarihte başlamaktadır.
VII- VERASET VE İNTİKAL VERGİSİNDE MUAFİYETLER VE İSTİSNALAR(5)
A- MUAFİYETLER
Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu’nda muafiyetler; kamusal muafiyetler, kamu yararı amacı güden teşekküllere sağlanan muafiyetler ve diplomatik muafiyetler olarak üç gruba ayrılmıştır. Kamusal muafiyet kapsamına; kamu kuruluşları, emekli ve yardım sandıkları, sosyal sigorta kurumları, kamuya yararlı sayılan dernekler, siyasi partiler ve bunlara ait olan veya bunların aralarında kurdukları kuruluşlardan kurumlar vergisinden muaf olanlar girmektedir.
Kamu yararı amacı güden teşekküllere sağlanan muafiyetler kapsamına; tüzel kişilere ait olup, kamu yararı için ilim, araştırma, kültür, sanat, sağlık, eğitim, din, hayır, imar, spor gibi alanlarda faaliyette bulunmak amacıyla kurulan kuruluşlar girmektedir. Diplomatik muafiyetler kapsamına; yabancı devletlerin Türkiye’de bulunan elçi, maslahatgüzar ve konsolosları (fahri konsoloslar hariç) ile elçilik ve konsolosluklara mensup olan ve o devletin uyruğunda bulunan memurları ve Türkiye’de resmi bir göreve memur edilenler ve bu sayılanların aile bireyleri girmektedir. Ayrıca, Milli Piyango ve sayısal loto kendi kanunu uyarınca her türlü vergiden muaf tutulmuştur.
B- İSTİSNALAR
Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu’nun 4. maddesine göre;
- Veraset yoluyla intikal eden ev eşyası ile murise ait kişisel eşyalar ve aile hatırası olarak korunan tablo, kılıç, madalya gibi eşyalar,
- Veraset yoluyla intikal eden malların, evlatlıklar da dâhil olmak üzere çocuklar ve eşten her birine düşen miras paylarının 2015 yılı için 161.097 TL’si, eşin yalnız başına mirasçı olması halinde ise kendisine isabet eden miras payının 2015 yılı için 322.392 TL’si,
- Örf ve âdete göre verilmesi gelenek olmuş hediye, cihaz, yüzgörümlüğü ve drahomalar (gayrimenkuller hariç),
- Bütün sadakalar,
- İvazsız suretle intikallerin 2015 yılı için 3.711 TL’si,
- Para ve mal üzerine düzenlenen yarışma ve çekilişler ile 5602 sayılı Şans Oyunları Hasılatından Alınan Vergi, Fon ve Payların Düzenlenmesi Hakkında Kanun’da tanımlanan şans oyunlarında kazanılan ikramiyelerin 2015 yılı için 3.711 TL’si,
- Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu’nun 3. maddesinin (a) ve (b) bentleri kapsamına giren kişilerin statüleri gereğince amaçları doğrultusunda usulüne uygun olarak yaptıkları yardımlar,
- Kamu idare ve müesseseleri ile 3569 sayılı Bankalar ve Devlet Müesseseleri Memurları Aylıklarının Tevhit ve Teadülü Hakkındaki Kanun’a tabi müesseseler ve kamu menfaatine yararlı derneklerden ve emekli ve yardım sandıklarından veya bu mahiyetteki kurumlardan,
- Dul ve yetimlere bağlanan aylıklar ile bu aylıklar dışında verilen emekli ikramiyeleri,
- Dul ve yetimlere verilen evlenme ikramiyeleri,
- Hizmet sürelerini doldurmamış bulunanların dul ve yetimlerine aylık yerine toptan yapılan ödemeler,
- Harp malûlleri ile şehit yetimlerine tekel bey’iyelerinden ödenen paralar,
- Savaşta veya görev gereği çıkan çatışmalarda, manevra ve eğitimlerde veya bunlarda aldığı yaralar sonucunda ölen subay, astsubay ve erlerin (jandarmalar dahil) ve yine görev sırasında ölen güvenlik mensuplarının çocukları ile eşlerine ve anne-babalarına intikal eden bütün malların değerleri toplamından, veraset yoluyla intikallerde eş ve çocuklara tanınan istisna tutarının bir katı,
- Borçlar Kanunu’nun 242. maddesine göre rücu koşulu ile yapılan bağışlarda, bağışlananın bağışlayandan önce ölümü halinde, bağışlayana rücu eden bağışlanmış mallar,
- Sağlar arasında ivazsız surette meydana gelen intikaller hariç olmak üzere, kuru mülkiyet halinde intikal eden mallar (kuru mülkiyet halinde kaldığı sürece),
- Bakanlar Kurulu’nca vergi muafiyeti tanınan vakıflara kuruluşu için veya kurulduktan sonra tahsis olunan mallar,
- Plaka sınırlaması uygulanan illerde, Bakanlar Kurulu Kararı ile yetkili kılınan trafik komisyonlarınca ticari plaka satışından elde edilen paralardan ticari plaka sahiplerine dağıtılan paralar,
- 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamındaki tescilli taşınmaz kültür varlıklarının veraset ve intikal yoluyla devir ve iktisabına ilişkin işlemler,
- Genel bütçeye dahil dairelerle katma bütçeli idareler bütçelerinden kamu iktisadi teşebbüslerine yapılacak iktisadi transferler ve yardımlar,
- 28.03.2001 tarihli ve 4632 sayılı Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu kapsamında bireysel emeklilik hesabına yapılan Devlet katkılarının hak kazanılan kısımları
veraset ve intikal vergisinden istisnadır.
VIII- VERASET VE İNTİKAL VERGİSİNİN BEYANINDA MATRAHIN TESPİTİNDE DEĞERLEME ÖLÇÜLERİ
Veraset ve intikal vergisinin beyanında verginin matrahı, intikal eden malların Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre bulunan değerlerinden, Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu’nun 12. maddesinde yazılı borç ve masrafların indirilmesinden sonra kalan miktardır. Kendilerine veraset yoluyla veya ivazsız surette mal intikal eden mükellefler, ilk tarhiyatta nazara alınmak üzere bu malları VİV Kanunu’nda belirtilen değerleme ölçülerinden faydalanarak; mükellefler veraset ve intikal vergisi konusuna giren mallarını, 7338 sayılı Kanun’un 10. maddesinde belirtilen ve aşağıda açıklamaları yapılan değerleme ölçülerine göre değerleyeceklerdir. VİV Kanunu’nda değerleme ölçüsü belirtilmeyen malların ise Vergi Usul Kanunu’nun servetleri değerleme ile ilgili 3. bölümdeki esaslara göre değerlendirilecektir.
- a) Gayrimenkullerin Beyanı: 01.1983 tarihinden önce veraset yolu ile veya ivazsız bir şekilde intikal eden gayrimenkullerin ticari işletmeye dâhil olsun veya olmasın rayiç (gayrimenkulün değerleme günündeki alım satım değeridir) bedelle, 01.01.1983 tarihinden sonra veraset yolu ile veya ivazsız bir şekilde intikal eden gayrimenkuller, ticari işletmeye dâhil olsun veya olmasın ölümün veya ivazsız intikalin meydana geldiği yıla ait emlak vergisine esas olan vergi değeri ile beyan edilmesi gerekmektedir.
- b) Ticari Sermaye: Bilanço esasına göre defter tutanlarda ölüm tarihine takaddüm eden takvim yılı bilançosuna göre bulunacak öz sermaye, ticari sermaye olarak dikkate alınacaktır. Ancak, mükellefler isterlerse ölüm günü itibariyle çıkaracakları bilançoyu esas alarak öz sermayelerini tespit edip beyan edebileceklerdir. İşletme hesabı esasına göre defter tutanlarla basit usulde vergilendirilenler de ticari sermaye olarak murisin ölüm tarihindeki ticari varlığını beyan edeceklerdir.
- c) Menkul Mallar ve Gemilerin Beyanı: Mükellefler, menkul mallar ve gemileri rayiç bedelleri ile beyan edeceklerdir. Rayiç bedel, normal alım satım değeridir. Bu nedenle, mirasa dâhil menkul mallar ve gemilerin ölüm tarihindeki normal alım satım değerleri ile beyan edilmesi gerekir.
- d) Esham (Hisse Senetlerinin) Beyanı: Ticari sermayeye dâhil olsun veya olmasın hisse senetleri, borsada kayıtlı ise ölüm tarihinden önceki son üç yıl içinde borsada gördüğü en son işlem değeri ile değerlenmektedir. Bu nedenle, veraset ve intikal vergisi mükellefleri, kendilerine veraset yolu ile intikal eden veya ivazsız surette edindikleri hisse senetlerini, bunlar borsaya kayıtlı ise ölüm tarihinden önceki son üç yıl içinde gördüğü son işlem değerini; borsada kayıtlı olmakla birlikte son üç yıl içinde işlem görmemişse veya borsada kayıtlı değilse, üzerinde yazılı değerlerini beyan edeceklerdir.
- e) Tahvilatın (Borç Senetlerinin) Beyanı: Borç senetleri, Vergi Usul Kanunu’nun 266. maddesine göre itibari değerle değerlenmektedir. Buna göre, mükellefler borç senetlerini üzerinde yazılı olan değerlerini beyan edeceklerdir.
- f) Yabancı Paraların Beyanı: Yabancı paralar, veraset ve intikal vergisi beyannamesinde borsa rayici ile beyan edilecektir. Ancak, borsa rayici yoksa Maliye Bakanlığı’nca tespit olunacak kura göre değerlendirilerek beyan edilecektir.
- g) Hakların Beyanı: Tescile tabi bilumum hakların değeri, tesisleri sırasında tapu siciline kaydedilen değeri esas alınarak beyan edilecektir. Tapu sicilinde bedeli gösterilmeyen haklarla, bunlar dışındaki bilumum hakların değerlendirilmesi mükellefler tarafından yapılmayacak ve bu haklar ilk tarhiyatta nazara alınmayacaktır.
KAYNAK:
* Gelir İdaresi Grup Başkanı
(·) Bu yazıda yapılan açıklamalar, tamamıyla yazarına ait olup, hiçbir şekilde yazarın çalıştığı Kurum’u bağlamaz; Kurum’un görüşü olarak kullanılamaz ve değerlendirilemez.
(1) İmdat TÜRKAY, “Ölüm Halinde Mirasçıların Yükümlülükleri ve Veraset ve İntikal Vergisinin Ödenmesi”, Terazi Hukuk Dergisi, Ağustos 2014, s. 96
(2) 7338 sayılı VİV Kanunu’nun 2. maddesinin (b) bendinde “mal” tabirinin, mülkiyete konu olabilen menkul ve gayrimenkul şeylerle mameleke girebilen diğer bütün hakları ve alacakları ifade ettiği hükme bağlanmıştır.
(3) Mirasçı olabilecek olanlar ise şunlardır: gerçek ve tüzel kişiler, cenin (tam ve sağ doğmak şartıyla), vakıf da cenin gibi tescil edilmeden mirasçı olabilir, miras bırakanın çocuğunu borç ödemekten aciz olması nedeniyle mirasçılıktan çıkarması halinde çocuğa düşecek miras payının yarısı miktarı için onun doğacak çocukları (en az cenin olmalı).
(4) Türk Medeni Kanunu’nun 506. maddesinde, saklı pay oranları; altsoy için yasal miras payının ½’si, anne ve babadan her biri için yasal miras payının 1/4’ü, sağ kalan eş için, altsoy veya ana ve baba zümresiyle birlikte mirasçı olması halinde yasal miras payının tamamı, diğer hallerde yasal miras payının 3/4’ü olduğu belirlenmiştir.
(5) İstisna tutarlarına ilişkin 2015 yılı rakamları 46 seri no.lu Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu Genel Tebliği ile belirlenmişti
‘İMDAT TÜRKAY’