DUYURULAR
MEHMET MOLLAİSMAİLOĞLU Tarafından Tarihinde yazıldı
Bu yazı 1.252 defa okundu

MALİYE BAKANLIĞI ÖZELGELERİ


 

Maliye Bakanlığı Özelgesi

Tarih   : 11.05.2017
Sayı : 67854564-105[1741-5611]-E.18040

VUK Md. 107/A

ELEKTORNİK ORTAMDA TEBLİĞ

Elektronik tebligat uygulamasına ilişkin sorumlulukların yerine getirilmemesinden doğacak hukuki sonuçların muhatabın sorumluluğunda olduğu ve muhatap tarafından yapılacak tüm bildirimlerin vergi dairesine ulaştığı anda sonuç doğuracağı hk.

Dilekçenizde belirtilen hususlarla ilgili olarak Vergi Dairesi Müdürlüğüyle yapılan yazışma sonucunda anılan cevabı yazıda;

– Dairelerine verilen 04.04.2016 tarih ve 7889 sayılı dilekçede, e-tebligat adresinizi …iletisimltd@gmail.com olarak belirtmeniz nedeniyle dairelerince bu adrese göre aktivitasyon işleminin yapıldığı, daha sonra yine dairelerine verilen 03.04.2017 tarih ve 36698 sayılı dilekçeye istinaden e-tebligat adresinizin …iletisimltd@hotmail.com olarak güncellendiği,

– 2011 vergilendirme dönemine ilişkin olarak hakkınızda tanzim edilen vergi inceleme raporuna istinaden düzenlenen vergi/ceza ihbarnamelerinin 07.12.2016 tarihinde, dairelerine ilk bildirmiş olduğunuz …isimltd@gmail.com adresine tebliğ edildiği,

belirtilmiştir.

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 107/A maddesinde; “Bu Kanun hükümlerine göre tebliğ yapılacak kimselere, 93. maddede sayılan usullerle bağlı kalınmaksızın, tebliğe elverişli elektronik bir adres vasıtasıyla elektronik ortamda tebliğ yapılabilir.

Elektronik ortamda tebligat, muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılır.

Maliye Bakanlığı, elektronik ortamda yapılacak tebliğle ilgili her türlü teknik altyapıyı kurmaya veya kurulmuş olanları kullanmaya, tebliğe elverişli elektronik adres kullanma zorunluluğu getirmeye ve kendisine elektronik ortamda tebliğ yapılacakları ve elektronik tebliğe ilişkin diğer usul ve esasları belirlemeye yetkilidir.”

hükmüne yer verilmiştir.

Öte yandan 456 sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği’nin 8. maddesinin; “a) bendinde Elektronik Tebligat Talep Bildirimini süresinde, tam ve doğru olarak vergi dairesine beyan etmekle, b) Beyan edilen bilgilerde meydana gelecek değişiklikleri öncesinde veya en geç değişiklik tarihinde vergi dairesine bildirmekle, c) Elektronik Tebligat Talep Bildiriminde belirtilen tüm şartlara riayet etmekle, yükümlüdür.

Yukarıda yer verilen sorumlulukların yerine getirilmemesinden doğacak hukuki sonuçlar muhatabın sorumluluğunda olup tüm bildirimler vergi dairesine ulaştığı anda sonuç doğurur.” açıklamalarına yer verilmiştir.

Yukarıda yer alan hüküm ve açıklamalar doğrultusunda bahsi geçen olayda, 2011 vergilendirme dönemine ait vergi inceleme raporuna istinaden adınıza düzenlenen vergi/ceza ihbarnamelerinin dairelerine 04.04.2016 tarihli dilekçenizde belirtilen …iletisimltd@gmail.com e-mail adresine 07.12.2016 tarihinde elektronik ortamda tebliğ edildiği anlaşıldığından, adı geçen vergi dairesi müdürlüğünce hakkınızda yapılan işlemler Başkanlığımızca da uygun bulunmuştur.

Maliye Bakanlığı Özelgesi

Tarih   : 24.04.2017
Sayı : 13649056-125[06-2015/ÖZE-07]-56

KVK Md. 6

GVK Md. 40

FİNANSAL KİRALAMA KONUSU TAŞINMAZA İLİŞKİN VERGİ VE SİGORTA PRİM BEDELLERİNİN GİDER KAYDI

Finansal kiralama şirketine geri almak üzere satılan ve sonrasında finansal kiralama şirketinden kiralanan taşınmaz için finansal kiralama şirketi ile imzalanan sözleşmeye istinaden kiracı tarafından ödenen ve finansal kiralama şirketi tarafından kiracıya fatura edilen emlak vergileri ile sigorta prim bedellerinin, kiracı tarafından kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınabileceği; sigorta prim bedelleri ve emlak vergileri bir teslim veya hizmetin karşılığını teşkil etmediğinden bu tutarların birebir kiracıya yansıtılması işleminde KDV hesaplanmasına gerek olmadığı, ancak aktarma işleminde masraf tutarını aşan bir bedel tahsil edilmesi halinde, aşan kısım üzerinden genel oranda (%18) KDV hesaplanacağı hk.

Özelge talep formunuzda, (…) Vergi Dairesi Müdürlüğünün (…) vergi kimlik numarasında kayıtlı mükellefi olduğunuz, şirketinize ait gayrimenkulü finansal kiralama kapsamında bir finansal kiralama şirketine geri almak üzere satıp sonrasında bu finansal kiralama şirketinden kiraladığınız, söz konusu gayrimenkule ait emlak vergisi, sigorta, ceza ve benzeri giderlerin sözleşme gereği tarafınızca ödendiği belirtilerek, kiralanan gayrimenkule ait olup şirketiniz tarafından ödenen emlak vergileri ile sigorta ödemelerinin gider yazılıp yazılmayacağı ile sözleşmeye istinaden ödenen emlak vergileri ve sigorta giderleri için finansal kiralama şirketi tarafından şirketinize fatura düzenlenmesi gerekip gerekmediği hususlarında Başkanlığımızdan görüş istenilmiştir.

KURUMLAR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 6. maddesinin birinci fıkrasında kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı belirtilmiş, maddenin ikinci fıkrasıyla da safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanunu’nun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmış olup safi kurum kazancının tespitinde Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 8. maddesi ile Gelir Vergisi Kanunu’nun 40. maddesindeki giderler hasılattan indirim konusu yapılmaktadır.

193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun ticari kazancın tarifinin yapıldığı 37. maddesinde her türlü ticari ve sınai faaliyetlerden doğan kazançların ticari kazanç olduğu hükme bağlanmış olup, aynı Kanunun “İndirilecek Giderler” başlıklı 40. maddesinde, ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderler ile işletme ile ilgili olmak şartıyla; bina, arazi, gider, istihlak, damga, belediye vergileri, harçlar ve kaydiyeler gibi aynı vergi, resim ve harçların safi kazancın tespit edilmesi sırasında gider olarak indirim konusu yapılabileceği hükmüne yer verilmiştir.

Ayrıca, ticari kazancın tespitinde giderlerin indirim konusu yapılabilmesi için bu giderlerin tevsike esas belgelerle belgelendirilmesi ve bu belgelerin mükellef adına düzenlenmesi gerekmektedir.

Bu hüküm ve açıklamalara göre, bir finansal kiralama şirketine geri almak üzere satmış olduğunuz ve halen kiracı durumunda bulunduğunuz söz konusu gayrimenkul için finansal kiralama şirketi ile şirketiniz arasında imzalanan sözleşmeye istinaden şirketinizce ödenen ve finansal kiralama şirketi tarafından şirketinize fatura edilen emlak vergileri ile sigorta primlerinin, şirketiniz tarafından kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkün bulunmaktadır.

VERGİ USUL KANUNU YÖNÜNDEN

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 227. maddesinin birinci fıkrasında; “Bu Kanunda aksine hüküm olmadıkça bu Kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsiki mecburidir.”, 229. maddesinde; “Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır.” hükmüne yer verilmiştir. Mezkûr Kanunun 231/5. maddesinde ise; “Fatura, malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azamî yedi gün içinde düzenlenir. Bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturalar hiç düzenlenmemiş sayılır.” hükmü mevcuttur.

Bu hükümlere göre, 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu veya finansal kiralama şirketi ile yaptığınız sözleşme gereğince, kiralamaya konu kıymetlerle ilgili olarak finansal kiralama şirketinin yapmak zorunda olduğu harcamaların (emlak vergisi, sigorta, ceza ve benzeri giderler) şirketinize yansıtılması işlemi bir masraf aktarımı olduğundan, finansal kiralama şirketi tarafından şirketinize fatura düzenlenmesi gerekmektedir.

KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN

3065 sayılı Katma Değer Vergisi (KDV) Kanunu’nun;

– 1/1. maddesinde ticari, sınaı, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde Türkiye’de yapılan teslim ve hizmetlerin KDV’ye tabi olduğu,

– 20. maddesinde, teslim ve hizmet işlerinde matrahın bu işlemlerin karşılığını teşkil eden bedel olduğu; bedel deyiminin, malı teslim alan veya kendisine hizmet yapılan ya da bunlar adına hareket edenlerden bu işlemler karşılığında her ne suretle olursa olsun alınan veya bunlarca borçlanılan para, mal ve diğer suretlerde sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaat, hizmet ve değerler toplamını ifade ettiği,

hüküm altına alınmıştır.

Buna göre, finansal kiralamaya konu mallara ait sigorta prim bedelleri ve emlak vergileri bir teslim veya hizmetin karşılığını teşkil etmediğinden bu tutarların birebir kiracıya yansıtılması işleminde KDV hesaplanmasına gerek bulunmamaktadır. Ancak, bu aktarma işleminde masraf tutarını aşan bir bedel tahsil edilmesi halinde, aşan kısım üzerinden genel oranda (%18) KDV hesaplanacaktır.

Maliye Bakanlığı Özelgesi

Tarih   : 21.04.2017
Sayı : 62030549-125[8-2016/490]-111937

KVK Md. 6

GVK Md. 40

VUK Md. 275

KONUT VE İŞYERİ PROJESİ İNŞAATI DEVAM EDERKEN YAPILAN REKLAM VE PAZARLAMA HARCAMALARININ GİDER KAYDI

Adi ortaklık olarak hasılat paylaşımı sözleşmesi kapsamında yapılmakta olan konut ve işyeri projesine ilişkin olarak inşaatın devam ettiği süre içinde yapılan reklam ve pazarlama harcamaları genel idare gideri mahiyetinde olup, söz konusu giderlerden mamule pay verilmesinin ihtiyari olduğu, yapılan reklam ve pazarlama harcamalarının tahakkuk esası kapsamında miktar itibarıyla kesinleştiği dönemin kazancı ile ilişkilendirilerek gider olarak dikkate alınması veya inşaat maliyetlerine intikal ettirilmesinin mümkün olduğu, adi ortaklık bünyesinde doğan kâr veya zararın ortaklıktaki hisseleri oranında paylaştırılarak, adi ortaklığın her bir ortağının ilgili dönem kurum kazancına dahil edilmesi gerektiği hk.

Özelge talep formunda; adi ortaklık olarak (…) mevkiinde Emlak Konut A.Ş. ile hasılat paylaşımı sözleşmesi kapsamında (…) adlı konut ve iş yeri projelerini yapmakta olduğunuzu belirterek, söz konusu projelere ilişkin olarak inşaatın devam ettiği süre içinde yapılan reklam ve pazarlama harcamalarının gider olarak mı yoksa maliyet olarak mı dikkate alınacağı, gider olarak dikkate alınması durumunda hangi dönemde gider olarak dikkate alınması gerektiği, adi ortaklıkça söz konusu harcamaların gerçekleştiği dönemde doğrudan gider olarak dikkate alınmasının mümkün olması ve ortaya çıkan dönem zararının ortaklara dağıtılması halinde ortaklarca bu zararın, adi ortaklıktan elde edilecek gelirlerle ilişkilendirilmesine gerek olup olmadığı hususlarında Başkanlığımız görüşü sorulmaktadır.

Adi ortaklıklar Borçlar Kanunu’nun 620-645. maddelerinde düzenlenmiş olup anılan Kanunun 620. maddesinde adi ortaklık, iki veya daha fazla kişinin, bir sözleşmeye dayanarak, ortak bir amaca ulaşmak için emek ve mallarını birleştirmesi olarak tanımlanmış ve iştirak halinde mülkiyet esasına göre faaliyet sürdüren adi ortaklıklar, elde ettikleri gelirin vergilendirilmesi açısından bağımsız bir ünite olarak kabul edilmemiştir. Adi ortaklıkların tüzel kişiliği olmadığı gibi gelir veya kurumlar vergisi mükellefi olmaları da söz konusu değildir. Adi ortaklık olarak faaliyette bulunulması halinde, ortaklığa stopaj ve katma değer vergisi mükellefiyeti tesis ettirilmekte olup adi ortaklıkların  kâr veya zararı, adi ortaklığı oluşturan ortaklar tarafından hisseleri oranında kendi kazançlarına dahil edilerek vergilenmektedir.

Buna göre, adi ortaklıklarda her bir ortak, ortaklık faaliyetinden kendi payına düşen kâr veya zararı, geçici vergi beyannameleri ile yıllık kurumlar vergisi beyannamesine dahil etmek zorundadırlar.

Adi ortaklığın faaliyeti süresince ortaklık bünyesinde oluşan maliyetler ile  elde edilen hasılatın karşılaştırılması sonucu kâr veya zarar oluşmaktadır. Dolayısıyla, adi ortaklığın gelir ve giderlerinin ortaklık adına belgelendirilmesi gerekmektedir. Bu çerçevede, adi ortaklık tarafından elde edilen gelirler ile giderlerin duruma göre maliyet veya gider olarak dikkate alınmak suretiyle adi ortaklıkta oluşan kazancın belirlenmesi ve oluşan kâr veya zararın adi ortaklıktaki ortaklık hisseleri oranında ortaklar tarafından kurum kazancına dahil edilerek beyan edilmesi gerekmektedir.

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 6. maddesinde; kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, safi kurum kazancının tespitinde ise 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı ifade edilmektedir.

Gelir Vergisi Kanunu’nun 37. maddesinin birinci fıkrasında, her türlü ticari ve sınai faaliyetten doğan kazançların ticari kazanç olduğu belirtilmiş, aynı Kanunun 38. maddesinde, bilanço esasına göre ticari kazancın teşebbüsteki özsermayenin hesap dönemi sonundaki ve başındaki değerleri arasındaki müspet fark olduğu, bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce işletmeye ilave olunan değerlerin bu farktan indirileceği, işletmeden çekilen değerlerin ise farka ilave olunacağı, ticari kazancın bu şekilde tespit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanunu’nun değerlemeye ait hükümleri ile bu Kanunun 40 ve 41. maddeleri hükümlerine uyulacağı hükmüne yer verilmiştir. Anılan Kanunun 40. maddesinde, safi kazancın tespit edilmesinde indirilecek giderler sayılmış olup, bu maddenin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde, ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderlerin kazancın tespitinde indirim konusu yapılacağı hükme bağlanmıştır.

Ticari kazancın tespitinde “tahakkuk esası ilkesi” ve “dönemsellik ilkesi” olmak üzere iki temel ilke geçerlidir. Tahakkuk esası ilkesinde, gelir veya giderin miktar ve mahiyet itibarıyla kesinleşmiş olması yani geliri veya gideri doğuran işlemin tekemmül etmesinin yanı sıra miktarının ve işlemden kaynaklanan alacağının veya borcun ödeme şartlarının da belirlenmiş olması gereklidir. Dönemsellik ilkesi ise bu gelir veya giderin ilgili olduğu döneme intikalinin sağlanmasıdır. Dönemsellik kavramı gereğince işletmenin sürekli kabul edilen ömrü belli dönemlere bölünür ve her dönemin faaliyet sonuçları diğer dönemlerden bağımsız olarak saptanır. Gelir ve giderler tahakkuk esasına göre muhasebeleştirilerek hasılat, gelir ve karlar aynı döneme ait maliyet, gider ve zararla karşılaştırılır.

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun;

– 262. maddesinde maliyet bedelinin, iktisadi bir kıymetin iktisap edilmesi veyahut değerinin artırılması münasebetiyle yapılan ödemelerle bunlara müteferri bilumum giderlerin toplamını ifade ettiği,

– 274. maddesinde, emtianın, maliyet bedeliyle değerleneceği,

– 275. maddesinde imal edilen emtianın (tam ve yarı mamul mallar) maliyet bedelinin mamulün vücuda getirilmesinde sarf olunan iptidai ve ham maddelerin bedeli, mamule isabet eden işçilik, genel imal giderlerinden mamule düşen hisse, genel idare giderlerinden mamule düşen hisse (Bu hissenin mamulün maliyetine katılması ihtiyaridir.) ile ambalajlı olarak piyasaya arz edilmesi zaruri olan mamullerde ambalaj malzemesinin bedelinden oluştuğu ve mükelleflerin, imal ettikleri emtianın maliyet bedellerini yukarıdaki unsurları ihtiva etmek şartıyla diledikleri usulde tâyin edebilecekleri,

hükme bağlanmıştır.

Bu hükümler çerçevesinde, özelge talep formunda belirtilen reklam ve pazarlama harcamaları genel idare gideri mahiyetinde olup, Kanun’un 275. maddesi uyarınca, söz konusu giderlerden mamule pay verilmesi ihtiyari bulunmaktadır.

Bu kapsamda, inşa ettiğiniz bağımsız bölümlerin satışlarını hızlandırmak amacıyla yapmış olduğunuz reklam ve pazarlama harcamalarının tahakkuk esası kapsamında miktar itibarıyla kesinleştiği dönemin kazancı ile ilişkilendirilerek gider olarak dikkate alınması veya inşaat maliyetlerine intikal ettirilmesi mümkün bulunmaktadır.

Ayrıca, adi ortaklık bünyesinde doğan kâr veya zararın ortaklıktaki hisseleri oranında paylaştırılarak, adi ortaklığın her bir ortağının ilgili dönem kurum kazancına dahil edilmesi gerekmektedir.

Öte yandan, adi ortaklığınızla ilgili reklam ve pazarlama giderlerinin doğrudan ortakların kendi kazançlarının tespitinde dikkate alınmayacağı tabiidir.

Maliye Bakanlığı Özelgesi

Tarih   : 29.03.2017
Sayı : 11395140-105[VUK1-20097]-87110

VUK Md. 313, 315

SATIN ALINARAK BAŞKA FİRMALARA KULLANIM HAKKI SATIŞI YAPILAN YAZILIM PROGRAMLARININ İTFASI   

Çeşitli firmalara kullanım hakkı satışı gerçekleştirilmek üzere Teknokent Bölgesinde yer alan bir firma tarafından hazırlanan bilgisayar yazılım programının iktisabını müteakiben, gayri maddi hak olarak aktifleştirilmesi ve maliyet bedelinin 15 yılda, %6,66 amortisman oranı üzerinden itfa edilmesi gerektiği hk.

Özelge talep formunuz ve dilekçenizde; Teknokent Bölgesinde yer alan bir firma tarafından şirketinize bir bilgisayar yazılım programı hazırlanacağı ve firmanıza satışını yapacağı, şirketinizin telif, lisans vb. bütün hakları kendinizde kalmak kaydıyla çeşitli firmalara bu yazılım programının kullanım hakkı satışını gerçekleştireceği belirtilerek, satın alınmasını müteakiben söz konusu yazılım programının stoklarda mı bulundurulması gerektiği, yoksa haklar hesabında bulundurularak amortisman yolu ile itfa edilmesi mi gerektiği, amortisman yolu ile itfa edilmesi durumunda kaç yıl içinde itfa edilmesi gerektiği hususlarında Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 313. maddesinde; ”İşletmede bir yıldan fazla kullanılan ve yıpranmaya, aşınmaya veya kıymetten düşmeye maruz bulunan gayrimenkullerle, 269. madde gereğince gayrimenkul gibi değerlenen iktisadi kıymetlerin, alet, edevat, mefruşat, demirbaş ve sinema filmlerinin birinci kısımdaki esaslara göre tespit edilen değerinin bu Kanun hükümlerine göre yok edilmesi amortisman mevzuunu teşkil eder.” hükmü yer almaktadır.

Ayrıca, aynı Kanunun 315. maddesinde, mükelleflerin amortismana tabi iktisadi kıymetlerini Maliye Bakanlığının tespit ve ilan edeceği oranlar üzerinden itfa edecekleri ve ilan edilecek oranların tespitinde iktisadi kıymetlerin faydalı ömürlerinin dikkate alınacağı hükme bağlanmış olup, bu maddenin Bakanlığımıza verdiği yetkiye istinaden amortismana tabi iktisadi kıymetler için uygulanacak “Faydalı Ömür ve Amortisman Oranları” tespit edilmiş ve 339, 365, 389, 399, 406, 418 ve 459 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğleri ile değişik 333 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği eki liste ile açıklanmıştır.

Bahse konu listede, gayrimaddi hakların faydalı ömrü ve amortisman oranı, “55. Gayri Maddi İktisadi Kıymetler: İmtiyaz hakları (Franchising), patent, formül, dizayn, örnek kalıp, teknik bilgi (Know-how), format, telif hakkı ve benzeri kalemler, lisans, kullanım hakkı ve izni veya devlet kurum ve kuruluşları tarafından verilen diğer haklar (işletme hakkı gibi) ve bunların benzerleri” ayrımında 15 yıl ve %6,66 olarak tespit edilmiştir.

Buna göre, telif, lisans vb. bütün hakları satın alınarak aktifleştirilen, gayri maddi hak iktisabı mahiyetindeki yazılımların maliyet bedeli 15 yılda ve % 6,66 amortisman oranı ile itfa edilmektedir.

Dolayısıyla, başvurunuzda belirtilen yazılımın şirketinizce iktisabını müteakiben, gayri maddi hak olarak aktifleştirilmesi ve maliyet bedelinin 15 yılda, % 6,66 amortisman oranı üzerinden itfa edilmesi gerekmektedir.

Yazarlar : ‘- -‘


Yorumları Görüntüle
Hiç yorum yapılmamış.