Kurumların Tevkifat Yoluyla Ödedikleri Verginin Mahsup ve İadesi
– GİRİŞ
Kurumlar vergisi, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun[1] 1. maddesinde sayılan kurumlarca elde edilen kurum kazancı üzerinden hesaplanmaktadır. Kurum kazancı yedi gelir unsurunun tamamını kapsamaktadır.
Kurumlar vergisi mükellefleri, hesap dönemi içinde genellikle tevkifat yoluyla bazı vergiler ödemektedirler. Kurumlar Vergisi Kanunu’nda tevkifat yoluyla ödenen vergilerin belli şartların yerine getirilmesiyle, beyanname üzerinden hesaplanan kurumlar vergisinden mahsup edilmesine imkan tanımış ve yine mahsup edilecek vergilerin beyanname üzerinden hesaplanan kurumlar vergisinden fazla olması halinde ise belli şartlar dâhilinde iadesine imkan tanınmıştır.
Bu yazımızda, kurumların tevkif at yoluyla ödedikleri vergilerin mahsubu ve iadesi anlatılmaya çalışılacaktır.
II- KURUMLARIN TEVKİFAT YOLUYLA ÖDEDİKLERİ VERGİNİN MAHSUBU
A- TEVKİFAT YOLUYLA ÖDENEN VERGİLERİN MAHSUBU
1- Yasal Düzenleme
Kurumların tevkifat yoluyla ödedikleri vergilerin mahsubu, Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 34. maddesinde, “Yurt İçinde Ödenen Vergilerin Mahsubu” başlığıyla düzenlenmiştir. Söz konusu maddede;
“1) Beyannamede gösterilen kazançlardan, Kanunun 15. maddesinin birinci fıkrasına ve 30. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarına göre kaynağında kesilmiş olan vergiler (hayat sigorta şirketlerinde matematik karşılıkların yatırıma yönlendirilmesinden elde edilen kazanç ve iratlar üzerinden yapılan kesintiler dahil), beyanname üzerinden hesaplanan kurumlar vergisinden mahsup edilir.
(2) Kanunun 15. maddesinin üçüncü fıkrasına göre vergi kesintisi yapılan kurum kazancından kâr payı alan kurumlar, aldıkları kâr payının içerdiği kesintiyi mahsup edebilirler. Mahsup edilecek tutar, ele geçen net kâr payının geçerli kesinti oranı kullanılarak brütleştirilmesi suretiyle hesaplanır.
(3) Kontrol edilen yabancı kurumlara yapılan ödemeler üzerinden Kanunun 30. maddesinin yedinci fıkrası uyarınca kesilen vergiler, bu şirketin Türkiye’deki beyannameye dahil edilen kurum kazancı üzerinden hesaplanacak kurumlar vergisinden mahsup edilebilir. Ancak mahsup edilecek vergi, kontrol edilen yabancı kurumun bu ödemelerden kaynaklanan kazancına isabet eden kurumlar vergisini aşamaz.
(4) Geçici vergilendirme dönemi içinde elde edilen gelirler üzerinden kesinti yoluyla ödenmiş vergilerin bulunması halinde bu vergiler, o dönem için hesaplanan geçici vergi tutarından da mahsup edilebilir. İlgili hesap dönemine ilişkin tahakkuk ettirilen geçici verginin sadece ödenen kısmı yıllık kurumlar vergisi beyannamesi üzerinden hesaplanan kurumlar vergisinden mahsup edilir.
(5) Bu maddede belirtilen sınırlar dahilinde mahsup edilecek vergiler, beyanname üzerinden hesaplanan kurumlar vergisinden fazla olduğu takdirde, bu durum vergi dairesince mükellefe yazı ile bildirilir. Aradaki fark, mükellefin söz konusu yazıyı tebellüğ tarihinden itibaren bir yıl içinde başvurusu halinde kendisine iade olunur. Bir yıl içinde başvurmayan mükelleflerin bu farktan doğan alacakları düşer.
(6) Maliye Bakanlığı; iadeyi mahsuben veya nakden yaptırmaya, inceleme raporuna, yeminli malî müşavir raporuna veya teminata bağlamaya ve iade için aranılacak belgeleri belirlemeye yetkilidir. Bu yetki; kazanç türlerine, iade şekillerine, geliri elde edenin veya ödemeyi yapanın hukukî statüsüne göre ayrı ayrı kullanılabilir.
(7) Mahsuben iade işlemi, aranan tüm belgelerin tamamlanması şartıyla, yıllık kurumlar vergisi beyannamesinin verildiği tarih itibarıyla yapılır. İkmalen veya re’sen yapılan tarhiyatlarda mahsup işlemi, mahsup talebine ilişkin dilekçe ve eklerinin eksiksiz olarak vergi dairesi kayıtlarına girdiği tarih esas alınarak yapılır. Aranan belgelerin tamamlanması aşamasında yapılan tahsilatlar yönünden düzeltme yapılmaz.
(8) Kanun’un 5. maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde belirtilen fon ve ortaklıklar, aynı bentte yer alan kazançların elde edilmesi sırasında, Kanunun 15. maddesi uyarınca kendilerinden kesilen vergileri, vergi kesintisi yapanlarca ilgili vergi dairesine ödenmiş olmak şartıyla, Kanunun 15. maddesinin üçüncü fıkrasına göre kurum bünyesinde yapacakları vergi kesintisinden mahsup edebilirler. Mahsup edilemeyen kesinti tutarı mükellefin başvurusu halinde red ve iade edilir.” hükümlerine yer verilmiştir.
Tevkifat yoluyla ödenen vergilerin mahsubuna ilişkin açıklamalara 1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği’nde[2] yer verilmiştir. Yapılan açıklamalara göre;
Kurumlar vergisi mükellefleri, beyannamede gösterilen kazançlarından, Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 15/1 ile 30/1 ve 2. maddelerine göre, tevkifat yoluyla ödenmiş olan vergileri (hayat sigorta şirketlerinde matematik karşılıkların yatırıma yönlendirilmesinden elde edilen kazanç ve iratlar üzerinden yapılan kesintiler dahil) beyanname üzerinden hesaplanan kurumlar vergisinden mahsup edebileceklerdir.
KVK’nın 15/1 ile 30/1 ve 2. maddelerine göre, yapılan söz konusu tevkifatların bir kısmı, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun[3] geçici 67. maddesi kapsamında tevkifata tabi tutulduğundan, beyannameye dahil kazançlar üzerinden tevkif edilen vergilerin de hesaplanan kurumlar vergisinden mahsup edilmesi mümkündür.
Bununla birlikte, dar mükellefiyete tabi kurumlar, tevkifat yoluyla ödedikleri ve kurumlar vergisi beyannamesine dahil edilmesi ihtiyari olan kazançları için beyanname vermeleri halinde, bu kazançlar üzerinden hesaplanacak kurumlar vergisinden, tevkifat yoluyla alınan vergileri genel hükümler çerçevesinde mahsup edilebilecektir.
2- Fonlar ve Yatırım Ortaklıkları Bünyesinde Kesilen Verginin, Söz Konusu Kurumlardan Kâr Payı Alanlarca Mahsubu
Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 15. maddesinin 3. fıkrasına göre, Türkiye’de Kurulu;
– Menkul kıymet yatırım fonları ve ortaklıklarının portföy işletmeciliğinden doğan kazançlarından,
– Portföyü Türkiye’de kurulu borsalarda işlem gören altın ve kıymetli madenlere dayalı yatırım fonları veya ortaklıklarının portföy işletmeciliğinden doğan kazançlarından,
– Girişim sermayesi yatırım fonları veya ortaklıklarının kazançlarından,
– Gayrimenkul yatırım fonları veya ortaklıklarının kazançlarından,
– Konut finansmanı fonları ile varlık finansmanı fonlarının kazançlarından
fon ve ortaklık bünyesinde vergi kesilmektedir[4]
Yukarıda yer verilen bu kurumlara ait kazançtan kar payı alan kurumlar, aldıkları kar payının içerdiği vergi kesintisini miktarı ile sınırlı olmak üzere, hesaplanan kurumlar vergisinden mahsup edilebilecektir.
Mahsup edilecek tutar, elde edilen net kar payının geçerli kesinti oranı kullanılarak brütleştirilmesi suretiyle hesaplanacaktır. Kar payının elde edildiği tarih ile vergi kesintisinin yapıldığı tarih arasında dönem farkı olmasının önemi bulunmamaktadır. Dolayısıyla, vergi mahsubunda, kar payının elde edildiği dönem için geçerli olan vergi oranı esas alınacaktır
3- Kontrol Edilen Yabancı Kurum Kazancı Üzerinden Kesilen Vergilerin Mahsubu
KVK’nın “Dar Mükellefiyette Vergi Kesintisi” başlıklı 30. maddesinin 7. fıkrasına göre, kazancın elde edildiği ülke vergi sisteminin, Türk vergi sisteminin yarattığı vergilendirme kapasitesi ile aynı düzeyde bir vergilendirme imkanı sağlayıp sağlamadığı ve bilgi değişimi hususunun göz önünde bulundurulması suretiyle Bakanlar Kurulunca ilan edilen ülkelerde yerleşik olan veya faaliyette bulunan kurumlara nakden veya hesaben yapılan veya tahakkuk ettirilen her türlü ödemeler üzerinden, bu ödemelerin verginin konusuna girip girmediğine veya ödeme yapılan kurumun mükellef olup olmadığına bakılmaksızın %30 oranında, yapılmaktadır.
Bu doğrultuda, KVK’nın “Dar Mükellefiyette Vergi Kesintisi” başlıklı 30. maddesinin 7. fıkrasına göre, kontrol edilen yabancı kurumlara yapılan ödemeler üzerinden kesilen vergiler, bu şirketin Türkiye’deki beyannameye dahil edilen kurum kazancı üzerinden hesaplanacak kurumlar vergisinden mahsup edilebilecektir. Ancak, söz konusu mahsup edilecek verginin, kontrol edilen yabancı kurumun bu ödemelerden kaynaklanan kazancına isabet eden kurumlar vergisini aşmaması gerekmektedir
4- Kesilen Vergilerin Geçici Vergiden Mahsubu
Geçici vergilendirme dönemi içinde elde edilen gelir üzerinden kesinti yoluyla ödenmiş vergiler bulunması halinde bu vergiler, o dönem için hesaplanan geçici vergi tutarından mahsup edilebilecektir.
Bununla birlikte, ilgili hesap dönemine ilişkin tahakkuk ettirilen geçici verginin sadece ödenen kısmı, yıllık kurumlar vergisi beyannamesi üzerinden hesaplanan kurumlar vergisinden mahsup edilecektir.
5- Fonların Ve Yatırım Ortaklıklarının Gelirleri Üzerinden Ödenen Vergilerin Mahsubu
Kurumlar vergisinden istisna fonların ve yatırım ortaklıklarının kazançlarının elde edilmesi sırasında, KVK’nın 15. veya GVK’nın geçici 67. maddesi uyarınca, gelirleri üzerinden kesilen vergileri, öncelikle kurumlar vergisi beyannamesi üzerinden hesaplanan kurumlar vergisinden mahsup edeceklerdir. Fon ve ortaklıklar, bu mahsup işleminden sonra (kurumlar vergisi beyannamesinde matrah oluşmaması nedeniyle) mahsup edilemeyen kesinti tutarlarını, Kanun’un 15. maddesinin üçüncü fıkrasına göre kurum bünyesinde yapacakları vergi kesintisinin beyan edildiği muhtasar beyanname üzerinden mahsup edebileceklerdir. Ancak, söz konusu vergi mahsubunun yapılabilmesi için kesilen vergilerin vergi kesintisi yapanlarca ilgili vergi dairesine ödenmiş olması şarttır.
Muhtasar beyanname üzerinden vergi mahsubunun yapılmasından sonra mahsup edilemeyen bir vergi tutarı kalması halinde, mükellefin başvurusu üzerine red ve iade edilecektir.
6- Dar Mükellefiyete Tabi Kurumların Gelirleri Üzerinden Ödenen Vergilerin Mahsubu
Dar mükellefiyete tabi kurumların, ticari ve zirai kazançları dışında KVK’nın 30. maddesine göre tevkifata tabi tutularak elde ettiği ve kurumlar vergisi beyannamesine dahil edilmesi ihtiyari olan kazanç ve iratları için beyanname verilmesi durumunda, söz konusu kazanç ve iratlar üzerinden hesaplanacak kurumlar vergisinden, daha önce kesilen vergilerin genel hükümler çerçevesinde mahsup edilmesi mümkündür.
B- TEVKİF YOLUYLA ÖDENEN ANCAK MAHSUP EDİLEMEYEN VERGİLERİN DURUMU
Kurumların kurumlar vergisi beyannamesine dahil ettikleri kazançları üzerinden hesap dönemi içinde tevkif yoluyla kesilen vergiler hesaplanan kurumlar vergisinden mahsup edilecek, tevkif yoluyla kesilen vergilerin fazla olması halinde bu durum vergi dairesince mükellefe yazı ile bildirilecektir. Uygulamada kurumlar vergisi beyannamesi tahakkuk fişi, vergi dairesince mükellefe bu durumun bildirildiği yazı olarak kabul edilmektedir[5]. Fazla olan bu tutar, mükellefin söz konusu yazıyı tebellüğ tarihinden itibaren bir yıl içinde başvurması şartıyla kendisine iade edilecek olup, bu süre içinde başvurmayanların bu farktan doğan alacakları düşecektir.
Maliye Bakanlığı, iadeyi mahsuben veya nakden yaptırmaya, inceleme raporuna, yeminli mali müşavir raporuna veya teminata bağlamaya ve iade için aranılacak belgeleri belirlemeye yetkilidir. Bu yetki; kazanç türlerine, iade şekillerine, geliri elde edenin veya ödemeyi yapanın hukuki statüsüne göre ayrı ayrı kullanılabilmektedir.
1- Mahsup Edilemeyen Verginin Diğer Vergi Borçlarına Mahsup Yoluyla iade
Kurumların tevkifat yoluyla ödemiş oldukları vergilerin kurumlar vergisinden mahsup edilmesi sonucu kalan kısmının mükelleflerin diğer vergi borçlarına mahsubuna ilişkin 1 Seri No.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği’nin “Kesilen Vergilerin Beyanname Üzerinden Mahsubu” başlıklı bölümünde, bu konuda 252 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği’nde[6] gerekli açıklamalar yapıldığı belirtilmiştir. Söz konu Tebliğ’de yapılan açıklamalar doğrultusunda mahsuben iadeye kısaca değinirsek;
Tevkif yoluyla ödenen vergilerin kurumlar vergisi beyannamesindeki mahsuplar sonunda kalan kısmının diğer vergi borçlarına mahsup talebi tutarına bakılmaksızın, inceleme raporu ve teminat aranılmadan yerine getirilir. Bunun için, mahsup talebinin, dilekçe ile yapılması ve yıl içinde yapılan tevkifatlara ilişkin bir tablonun dilekçe ekinde yer alması gerekmektedir. Söz konusu tablonun daha önce yıllık beyanname ekinde yer almış olması halinde, mahsup dilekçesi yeterli olacaktır. Mahsup dilekçesi ve ilgili tablonun ibraz edilmiş olması kaydıyla, mükelleflerin vergi borçlarına ilişkin mahsup talepleri yıllık beyannamenin verildiği tarih esas alınarak yerine getirilir.
Kurumlar vergisi beyannamesinin kanuni süresinde verilmemesi ya da sair nedenlerle ikmalen veya re’sen yapılan tarhiyatlar üzerine tahakkuk eden vergiler ile ilgili olarak daha önce tevkif yoluyla ödenen vergiler öncelikle tarhiyat aşamasında vergi dairesince dikkate alınarak yerine getirilir. Bu mahsuplar sonunda kalan kısım talep edilmesi halinde diğer vergi borçlarına mahsup edilir. Bu durumda mahsup talepleri dilekçe ve eklerinin eksiksiz olarak vergi dairesi kayıtlarına girdiği tarihten itibaren hüküm ifade eder. Bu tarihten itibaren mükelleflerin mahsubunu talep ettikleri vergi borçları için gecikme zammı uygulanmaz.
Mükellefin muaccel hale gelmiş vergi borcunun bulunmaması halinde, iade alacağının sonraki dönemlerde muaccel hale gelecek vergi borçlarına mahsubu mümkündür. Bu taktirde mahsup talebi sonraki dönemlerde doğacak verginin tahakkuku ile hüküm ifade eder. Mahsup taleplerinin yerine getirilmesinde, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun[7] 114 ve 126’ncı maddelerinde yer alan zamanaşımı hükümleri göz önünde bulundurulur.
2- Nakden İade
Kurumların tevkif yoluyla ödemiş oldukları vergilerin kurumlar vergisinden mahsup edilmesi sonucu kalan kısmının mükellefe nakden iadesine ilişkin yine, 252 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği’nde gerekli açıklamalar yapılmıştır. Söz konu Tebliğde yapılan açıklamalar doğrultusunda nakden iadeye kısaca değinirsek;
Nakten iade taleplerinin, dilekçe ile yapılması şarttır. Tevkif yoluyla ödenen vergilere ilişkin nakden iade edilecek tutarın 10.000 TL’yi geçmemesi halinde iade talebi, yıl içinde yapılan tevkifatlara ilişkin tablo ile birlikte, Menkul sermaye iradına ilişkin olarak kesintiyi yapan bankalar, özel finans kurumları, aracı kurumlar ve diğer kurumlar tarafından düzenlenen ve vergi kesintisinin yapıldığını gösteren belge ile Ticari kazançlar ve zirai kazançlara ilişkin olarak tevkif yoluyla ödenen vergilerin vergi sorumlusu tarafından ilgili vergi dairesine ödenmiş olduğuna ilişkin belgenin, ilgili kurumca onaylanan bir örneğinin dilekçeye eklenmesi koşuluyla inceleme raporu ve teminat aranmaksızın yerine getirilir.
Nakden yapılacak iade taleplerinin 10.000 TL’yi aşması halinde, 10.000 TL’yi aşan kısım VUK’a göre vergi inceleme yetkisi bulunanlarca yapılacak inceleme sonucunda düzenlenecek vergi inceleme raporuna göre iade edilir. 10.000 TL’ye kadar olan kısım ise, dilekçe ekinde yukarıda belirtilen belgelerin yer alması koşuluyla teminat aranmaksızın ve inceleme raporu beklenmeksizin iade edilir.
İade talebi, teminat gösterilmesi halinde inceleme sonucu beklenmeksizin yerine getirilir. Teminat olarak 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un[8] 10. maddesinin 1, 2 ve 3 numaralı bentlerinde sayılanlardan bir veya bir kaçı gösterilebilir.
Banka teminat mektuplarının (süresiz-şartsız), paraya çevrilmeleri konusunda hiçbir sınırlayıcı şart taşımaması ve Bankalar Kanunu hükümlerine göre faaliyette bulunan bankalar veya özel finans kurumları tarafından düzenlenmiş olması gerekir.
Nakden iade talebinin 100.000 TL’ye kadar olan kısmı, mükellefle süresinde tam tasdik sözleşmesi düzenlemiş yeminli mali müşavirce düzenlenecek tam tasdik raporu uyarınca iade edilir. İade talebinin 100.000 TL’yi aşan kısmının iadesi ise denetim elemanlarınca düzenlenen vergi inceleme raporu sonucuna göre yerine getirilir.
Nakden iade edilebilir aşamaya gelen alacağın, üçüncü şahısların vergi borçlarına mahsubu talep edilebilir. Bu mahsup işlemine ilişkin verilecek dilekçede, lehine mahsup talebinde bulunulan kişinin adı-soyadı veya unvanı, vergi kimlik numarası, bağlı olduğu vergi dairesi ile borcun türü, miktarı ve dönemi bildirilir. Bu şekilde yapılan mahsup talepleri düzeltme fişinin onaylandığı tarih itibariyle yerine getirilir.
İade talebinin kısmen mahsuben kısmen nakden olması halinde, söz konusu talepler 252 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği’nde yapılan açıklamalar çerçevesinde değerlendirilir. Dolayısıyla, talebin tümünün nakit iadesi olarak kabul edilerek işlem yapılması söz konusu değildir.
III- SONUÇ
Kurumlar vergisi mükellefleri hesap dönemine ilişkin kurumlar vergisi beyannamesi üzerinden hesapladıkları kurumlar vergisinden tevkifat yoluyla ödedikleri vergileri mahsup edebileceklerdir.
Tevkifat yoluyla ödenen ve mahsup edilecek vergilerin beyanname üzerinden hesaplanan kurumlar vergisinden fazla olması halinde, bu durum vergi dairesince mükellefe yazı ile bildirilecektir. Fazla olan bu tutar, mükellefin söz konusu yazıyı tebellüğ tarihinden itibaren bir yıl içinde başvurması şartıyla kendisine iade edilecek olup, bu süre içinde başvurmayanların bu farktan doğan alacakları düşecektir. İadenin nakden veya mahsuben yaptırılmasına ilişkin açıklamalara yazımızda yer verilmeye çalışılmıştır.
Kaynak : E-Yaklaşım Nisan 2014