GENEL
MEHMET MOLLAİSMAİLOĞLU Tarafından Tarihinde yazıldı
Bu yazı 2.192 defa okundu

İflas Ertelemesi Halinde Şüpheli Alacak Karşılığı Ayrılabilir mi?


I- GİRİŞ

4949 sayılı Kanun ile İcra ve İflas Kanunu’nda değişiklik yapılmadan önce iflasın ertelenmesi Ticaret Kanunu’nun 324. maddesinde ve Kooperatifler Kanunu’nun 63. maddesinde düzenlenmiş idi. Ancak, 30.07.2003 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 4949 sayılı Kanun ile İcra ve iflas Kanunu’nda değişiklik yapıldıktan sonra iflasın ertelenmesi, Ticaret Kanunu’nun 324. maddesindeki mevcut halini korumakla birlikte İcra ve İflas Kanunu’nun 179, 179/a ve 179/b maddelerinde de düzenlenerek fiilen uygulamaya konulmuştur. Daha sonra, iflasın ertelenmesi müessesine 6102 sayılı Yeni Ticaret Kanunumuzun 376 ve 377. maddelerinde yer verilmiştir. Böylelikle, ülkemizde iflasın ertelenmesi uygulaması işlerlik kazanmıştır.

İflas ertelemesi, adında da anlaşılacağı üzere mali açıdan zor durumda olan şirketlerin kanunlara korunması ve haklarında iflas kararı verilmeden önce kurtuluşlarına yönelik şirketlere tanınan son bir fırsat ve haktır. Zira, ülkemizin ekonomik gidişatından etkilenerek mali açıdan zor durumda olan (borca batık) bir çok şirketin bu haktan yararlandığı görülmektedir. İflas ertelemesi başvurusunda bulunan şirketlere ait sayısal verilerde bunu destekler niteliktedir. Ülkemizde, 2009 senesinde iflas erteleme talebiyle mahkemeye giden şirket sayısı 300 olup, bunlar arasında 500 Büyük Sanayi Kuruluşu listesinde yer alan şirketlerde bulunmakta iken bu sayı 2008 yılı ile 2013 arasında 872 sayısına ulaşmıştır.[1]

Bizde bu çalışmamızda, iflas kararı öncesi geçici bir süre erteleme tedbiri olan iflas ertelemesi müessesinin detaylı bir şekilde ele alındıktan sonra, iflasın ertelenmesi talebinde bulunan şirketten alacaklı bulunan ticari kazanç sahiplerinin, ticari alacaklarına yönelik karşılık ayırıp ayıramayacakları hususu açıklanmaya çalışılacaktır.

II- İFLAS ERTELEMESİ KAVRAMI VE HUKUKİ DÜZENLEMELER

İflas, “tacir ya da tacir statüsündeki bir borçlunun borç mükellefiyetini artık ifa edememesi halidir.” şeklinde tanımlanmaktadır. İflas ertelemesi ise, iflas öncesi işletmenin ekonomik hayatına devamı için tanınan son bir kurtuluş hamlesidir.

İflasın ertelenmesi kavramı, doktrinde birbirine yakın şekilde tanımlanmaktadır. İflasın ertelenmesi, “borca batık durumda olan (aktifi pasifini karşıla­mayan) bir sermaye şirketi veya kooperatif hakkında, ticaret mahkeme­since iflas kararı verilmeyerek önerilen iyileştirme projesi çerçevesinde borca batık durumdan kurtulmalarını sağlayan ve iflaslarını önleyen bir kurum”dur. [2]

İflasın ertelenmesi, “borca batık durumda bulunan bir sermaye şirketi veya kooperatif hakkında verilecek iflas kararının, kanunla öngörülen şartlar altında, özellikle şirketin mali durumunun iyileşmesi mümkün olduğunda, belirli bir süre geri bırakılarak, bu süre içerisinde şirket veya kooperatifin iflastan kurtulması için imkân tanınmasına hizmet eden geçici hukuki korumadır.[3]

İflas ertelemesindeki en temel amaç, şirket aktiflerinin muhafazasını sağlamaktır. Yargıtay 19’uncu Hukuk Dairesi tarafından verilmiş bir Kararda bu durum şu şekilde özetlenmiştir. “erteleme süresince şirketlerin aktiflerinin korunması, çalıştırılması ve bu şekilde pasiflerinin (borçlarının) azaltılmasıdır.” Yargı Kararından da görüleceği üzere, iflasın ertelenmesi kurumu ile ilk önce şirketlerin ekonomik durumunun daha da kötüye gitmesini önleyerek mali açıdan şirketlerin iyileştirilmesi sağlanacaktır. Böylelikle, hem şirketin tekrar ticari faaliyetine kaldığı yerden devam etmesi sağlanmış olacak hem de şirketten alacaklı bulunanların hakları korunmuş olacaktır.[4]

İflasın ertelenmesinin özelde şirket ve alacaklılarına sağladığı bu menfaatlerin yanında genelde ise, ülke ekonomisine de çok büyük faydalar sağlamaktadır. İflasın ertelenmesi sayesinde, ticari faaliyetlerine kaldıkları yerden devam eden bu şirketlerin en büyük katkıları ise hiç kuşkusuz istihdama sağlamış oldukları katkıdır.

Ancak, iflasın ertelenmesinde güdülen amaçları genel olarak belirtmek gerekirse, bu amaçlar aşağıda bentler halinde sayılabilir.

  •  İflas erteleme talebinde bulunan şirket ve/veya kooperatifin iyileşme umudunun bulunması halinde iflasının önlenmesi,
  •  İflasının ertelenmesine karar verilen şirket ve/veya kooperatifin ekonomi içinde kalarak faaliyetinin devamının sağlanması
  • Ekonomi içinde kalarak faaliyetine devam eden işletmenin alacaklılarının iflastan kaynaklanan olumsuzluklardan korunmasını sağlamak
  • İflasının ertelenmesine karar verilen işletmenin faaliyetine devam etmesi nedeniyle daha fazla alacaklının alacağına kavuşma imkânına olanak vermesi,
  • Hemen, hemen Dünyada ki tüm ülkelerin ortak ve önemli sorunlarından biri olan istihdamın (işsizlik) neden olacağı olumsuz etkilerin önlenmesi,
  • Makro ekonomik dengelere (Kamuya olan Sigorta primi, vergi ödemelerinin işletmenin iflası halinde) olumsuz etkilerini ortadan kaldırmaya yönelik bir müessesedir.[5]

A- TİCARET KANUNU’NA GÖRE İFLASIN ERTELENMESİ

4949 sayılı Kanun ile İcra ve İflas Kanunu’nda değişiklik yapılmadan önce iflasın ertelenmesi Ticaret Kanunu’nun 324/2. maddesinde ve Kooperatifler Kanunu’nun 63. maddesinde düzenlenmiş bir kurumdu.

Eski Türk Ticaret Kanunu’nun “İdarenin Vazifeleri” üst başlığı altındaki “Şirketin mali durumunun bozulması halinde” başlıklı 324. maddesi “Son yıllık bilançodan esas sermayenin yarısının karşılıksız kaldığı anlaşılırsa, idare meclisi derhal toplanarak durumu umumi heyete bildirir. Şirketin aciz halinde bulunduğu şüphesini uyandıran emareler mevcutsa idare meclisi aktiflerin satış fiyatları esas olmak üzere bir ara bilançosu tanzim eder. Esas sermayenin üçte ikisi karşılıksız kaldığı takdirde, umumi heyet bu sermayenin tamamlanmasına veya kalan üçte bir sermaye ile iktifaya karar vermediği takdirde şirket feshedilmiş sayılır. Şirketin aktifleri şirket alacaklarının alacaklarını karşılamaya yetmediği takdirde idare meclisi bu durumu derhal mahkemeye bildirmeye mecburdur. Mahkeme bu takdirde şirketin iflasına hükmeder. Şu kadar ki; şirket durumunun ıslahı mümkün görülüyorsa idare meclisi veya bir alacaklının talebi üzerine mahkeme iflas kararını tehir edebilir. Bu halde mahkeme, envanter tanzimi veya bir yediemin tayini gibi şirket mallarının muhafazası için lüzumlu tedbirleri alır.” hükümlerini taşımaktaydı.

Ancak, 4949 sayılı değişiklik ile İcra ve İflas Kanun’unda yer verilmeden önceki bu hükme rağmen, uygulamada hakimler iflasın ertelenmesi kurumuna başvurmuyorlardı. Zira TTK çerçevesinde iflasın ertelenmesi ile birlikte takiplerin duracağına ilişkin bir hüküm yoktu. Bu noktada hakimler iflasın ertelenmesi ile birlikte kanun zikretmediği bir tedbiri olan takipleri durdurmaya yanaşamıyorlardı. Bu tereddütler hasebiyle kanunda var olan ancak uygulanmayan bir kurum şeklindeydi.[6]

Daha sonra, 4949 Sayılı Kanun ile Ticaret Kanun’undaki mevcut halini korumakla birlikte, İcra ve İflas Kanunu’nun 179’uncu maddesinde düzenlenmesi ile iflasın ertelenmesi hususundaki eksiklikler tamamlanmış ve tereddüt edilen hususlara da açıklık getirilmiştir.

İflas ertelemesi müessesesine ise, 6102 Sayılı Yeni Türk Ticaret Kanunu’nun 376 ve 377. maddelerinde yer verilmiştir. İflasın ertelenmesi müessesesinin düzenlendiği 377. maddesini, aynı Kanun’un “Sermayenin Kaybı, Borca Batık Olma Durumu” başlıklı 376. maddesi ile birlikte değerlendirilmesi gerekir. Söz konusu 376’ncı maddeye göre;

– Son yıllık bilançodan, sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının yarısının zarar sebebiyle karşılıksız kaldığı anlaşılırsa, yönetim kurulu, genel kurulu hemen toplantıya çağırır ve bu genel kurula uygun gördüğü iyileştirici önlemleri sunar.

– Son yıllık bilançoya göre, sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının üçte ikisinin zarar sebebiyle karşılıksız kaldığı anlaşıldığı takdirde, derhal toplantıya çağrılan genel kurul, sermayenin üçte biri ile yetinme veya sermayenin tamamlanmasına karar vermediği takdirde şirket kendiliğinden sona erer.

– (Değişik fıkra: 26.06.2012 – 6335 S.K./16. md.) (*) Şirketin borca batık durumda bulunduğu şüphesini uyandıran işaretler varsa, yönetim kurulu, aktiflerin hem işletmenin devamlılığı esasına göre hem de muhtemel satış fiyatları üzerinden bir ara bilanço çıkartır. Bu bilançodan aktiflerin, şirket alacaklılarının alacaklarını karşılamaya yetmediğinin anlaşılması halinde, yönetim kurulu, bu durumu şirket merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesine bildirir ve şirketin iflasını ister. Meğerki, iflas kararının verilmesinden önce, şirketin açığını karşılayacak ve borca batık durumunu ortadan kaldıracak tutardaki şirket borçlarının alacaklıları, alacaklarının sırasının diğer tüm alacaklıların sırasından sonraki sıraya konulmasını yazılı olarak kabul etmiş ve bu beyanın veya sözleşmenin yerindeliği, gerçekliği ve geçerliliği, yönetim kurulu tarafından iflas isteminin bildirileceği mahkemece atanan bilirkişilerce doğrulanmış olsun. Aksi halde mahkemeye bilirkişi incelemesi için yapılmış başvuru, iflas bildirimi olarak kabul olunur.” denilmektedir.

Öte taraftan, anılan Kanun’un “İflasın Ertelenmesi” başlıklı 377. maddesinde ise;

“Yönetim kurulu veya herhangi bir alacaklı yeni nakit sermaye konulması dahil nesnel ve gerçek kaynakları ve önlemleri gösteren bir iyileştirme projesini mahkemeye sunarak iflasın ertelenmesini isteyebilir. Bu halde İcra ve İflas Kanunu’nun 179 ila 179/b maddeleri uygulanır.” hükmü bulunmaktadır. Ancak, maddenin gerekçesinde ise, iflâsın ertelenmesine ilişkin dört temel kural içermektedir. Bunlar sırasıyla;

  • Birinci Kural, Bir iyileştirme projesi bağlamında iflâsın ertelenmesidir,
  • İkinci Kural, İyileştirme projesinin emredici nitelikteki içeriği ile ilgilidir. Projede Kanun’un 376. maddesinin üçüncü fıkrasında öngörülen denetçi önerilerinin yer alması ve bu Önerilere uygun gerçekçi kaynakların gösterilmiş olması şarttır. Denetçinin önerilerinin Kanunun 378. maddesinde düzenlenen erken teşhis komitesinin önerileri dikkate alınarak hazırlanmış olmalıdır. Proje sahipleri bir tarafa bırakıp kendi önerilerini projeye koyamazlar. Ayrıca projenin önerilerinin gerçekleştirilmesi için gerekli nesnel kaynakları göstermesi ve bunlar içinde öz kaynakların da bulunması gereklidir. Kanun, iflâs konumunda bulunan bir anonim şirketin öz kaynak sağlanarak, yani pay sahiplerinin sermaye, hatta nakdî sermaye katkılarıyla bu konumdan çıkabileceği düşüncesinden hareket etmiştir. Fedakârlık pay sahiplerinden gelmelidir. Aksi halde erteleme alacaklıları oyalayan bir araca dönüşür. Hükümde İcra ve İflâs Kanununun 179’uncu maddesinin birinci fıkrası hükmüne gönderme yapılmıştır. Bunun birinci sebebi her iki hükmün birlikte uygulanmasını sağlamak, ikincisi ise İcra ve İflâs Kanununda proje için aranan şartların Ticaret Kanunu için de geçerli olduğunu belirtmektir.
  • Üçüncü Kural, Mahkeme iflâsın ertelenmesi talebi üzerine kayyımı derhal atamalıdır. Bu kararla şirket müflis hâle gelir. Mahkeme, yönetim organının yetkilerinin tümüyle elinden alıp kayyıma verebileceği gibi yönetim organının karar ve işlemlerinin geçerliliğini kayyımın onayına bağlı kılmakla da yetinebilir. İflasın ertelenmesi kararında kayyımın görev ve yetkileri ayrıntılı olarak gösterilir.
  • Dördüncü Kural, Erteleme halinde mahkemenin maddenin üçüncü cümlesindeki önlemleri alması ve kayyımın her üç ayda bir rapor vermesidir.

Üçüncü fıkra: Hüküm erteleme talebinin alacaklıdan gelmesi halinde de denetçinin raporunun esas alınacağını belirterek raporun önemini vurgulamaktadır.” [7]

Aynı zamanda, anılan Kanun’un 377. maddesinin gerekçesindeki dördüncü kuralda iflas ertelemesi halinde mahkemenin vereceği önlemler alınması belirtilmiş olup, iflasın ertelenmesi konusu ile iflas ertelemesi hakkında mahkemenin vereceği önlemlerin neler olduğu da aynı maddede İcra ve İflas Kanunu’nun 179 ile 179/b maddeleri uygulanarak yerine getirileceği belirtilmiştir.

B- İCRA İFLAS KANUNU’NA GÖRE İFLASIN ERTELENMESİ

İflasın ertelenmesi, Türk Ticaret Kanunu’nun 324/2. maddesinde düzenlenmiş ve hali hazırda yerini muhafaza eden bir kurum iken, hakimler tarafından iflasın ertelenmesi kurumu bir takım tereddütler yüzünden pek işlemiyordu. Zira, TTK çerçevesinde iflasın ertelenmesi ile birlikte takiplerin duracağına ilişkin bir hüküm yoktu. Bu yüzden de, hakimler iflasın ertelenmesi ile birlikte kanun zikretmediği bir tedbir olan takipleri durdurmaya yanaşmıyorlardı. İflas ertelemesine yönelik bu belirsizlikler, 4949 sayılı ve 5092 sayılı Kanunla yapılan değişikliklerle giderilmiştir. İflasın ertelenmesine yönelik İcra ve İflas Kanununda yer alan hukuki düzenlemeler şu şekildedir.

“SERMAYE ŞİRKETLERİNİN VE KOOPERATİFLERİN İFLASI: Madde 179- (Değişik: 17.07.2003-4949/49 md.) “Sermaye şirketleri ile kooperatiflerin borçlarının aktifinden fazla olduğu idare ve temsil ile vazifelendirilmiş kimseler veya şirket ya da kooperatif tasfiye hâlinde ise tasfiye memurları veya bir alacaklı tarafından beyan ve mahkemece tespit edilirse, önceden takibe hacet kalmaksızın bunların iflâsına karar verilir. Şu kadar ki, idare ve temsil ile vazifelendirilmiş kimseler ya da alacaklılardan biri, şirket veya kooperatifin malî durumunun iyileştirilmesinin mümkün olduğuna dair bir iyileştirme projesini mahkemeye sunarak iflâsın ertelenmesini isteyebilir. Mahkeme projeyi ciddî ve inandırıcı bulursa, iflâsın ertelenmesine karar verir. İyileştirme projesinin ciddî ve inandırıcı olduğunu gösteren bilgi ve belgelerin de mahkemeye sunulması zorunludur.

Mahkeme, gerekli görürse idare ve temsille vazifelendirilmiş kimseleri ve alacaklıları dinleyebilir. İflâsın ertelenmesi talepleri öncelikle ve ivedilikle sonuçlandırılır.”

ERTELEME TEDBİRLERİ: Madde 179/a-(Ek: 17.07.2003-4949/50 md) “İflâsın ertelenmesine karar veren mahkeme, şirketin veya kooperatifin malvarlığının korunması için gerekli her türlü tedbiri iyileştirme projesini de göz önünde tutarak alır.

Mahkeme erteleme kararı ile birlikte kayyım atanmasına karar verir. Mahkeme, yönetim organının yetkilerini tümüyle elinden alıp kayyıma verebileceği gibi yönetim organının karar ve işlemlerinin geçerliliğini kayyımın onayına bağlı kılmakla da yetinebilir.

İflâsın ertelenmesi kararında kayyımın görev ve yetkileri ayrıntılı olarak gösterilir.

Mahkeme erteleme kararının hüküm fıkrasını 166’ncı maddenin ikinci fıkrasındaki usulle ilan eder ve gerekli bildirimleri yapar.

ERTELEME KARARININ ETKİLERİ: Madde 179/b-(Ek: 17.07.2003-4949/50 md) “Erteleme kararı üzerine borçlu aleyhine 6183 sayılı Kanun’a göre yapılan takipler de dahil olmak üzere hiçbir takip yapılamaz ve evvelce başlamış takipler durur; bir takip muamelesi ile kesilebilen zamanaşımı ve hak düşüren müddetler işlemez.

Erteleme sırasında taşınır, taşınmaz veya ticarî işletme rehniyle temin edilmiş alacaklar nedeniyle rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatılabilir veya başlamış olan takiplere devam edilebilir; ancak bu takip nedeniyle muhafaza tedbirleri alınamaz ve rehinli malın satışı gerçekleştirilemez. Bu durumda erteleme süresince işleyecek olup mevcut rehinle karşılanamayacak faizler teminatlandırılmak zorundadır.

  1. maddenin birinci sırasında yazılı alacaklar için haciz yoluyla takip yapılabilir.

(Değişik dördüncü fıkra: 12.02.2004-5092/4 md.) Erteleme süresi azami bir yıldır. Bu süre kayyımın verdiği raporlar dikkate alınarak mahkemece uygun görülecek süreler ile uzatılabilir; ancak uzatma süreleri toplamı dört yılı geçemez. Kayyım, mahkemenin belirleyeceği sürelerde iflâsı ertelenenin faaliyetleri ve işletmenin durumu konusunda düzenli olarak mahkemeye rapor verir.

İflâsın ertelenmesi talebinin reddi ya da erteleme süresi sonunda iyileşmenin mümkün olmadığının tespiti üzerine mahkeme, şirketin veya kooperatifin iflâsına karar verir. Erteleme süresi dolmamakla birlikte, mahkeme kayyımın verdiği raporlardan şirketin veya kooperatifin malî durumunun iyileştirilmesinin mümkün olmadığı kanaatine varırsa, erteleme kararını kaldırarak şirketin veya kooperatifin iflâsına karar verebilir.” çerçevesinde düzenlenmiştir.[8]

III- İFLAS ERTELEME KOŞULLARI

A- ŞEKLİ YASAL ŞARTLAR

1- İflasın Ertelenmesinin Talep Edilmesi

İflas erteleme talebi, hakimin re’sen verebileceği bir karar değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 377. maddesinde, yönetim kurulunun ya da herhangi bir alacaklının; İcra ve İflas Kanu­nu’nun 179. maddesinde de, şirketi idare ve temsil ile vazifelendiril­miş kimselerin ya da alacaklılardan herhangi birinin, şirketin iyileştiril­mesinin mümkün olduğuna dair projeyi mahkemeye sunmak koşuluyla, iflasın ertelenmesini isteyebileceği hüküm altına alınmıştır.

Önemli tartışma konularından biride borca batık durumda olan şirket/kooperatifin yetkili organlarınca mahkemeye borca batıklık durumunu bildirirken iflasın ertelenmesi talebini de aynı anda mı yoksa daha sonrada böyle bir talepte bulunup bulunamayacaklarıdır. Bu konuda Kanun’da açık bir düzenleme bulunmamasına rağmen uygulamada mahkemenin incelemeyi tamamladığı sürenin sonuna kadar iflasın ertelenmesi talebinde bulunabilecekleri yönündedir.

Sermaye şirketleri ve kooperatifler iflasın ertelenmesi talebinde bulanabilirler. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 124. maddesinde ticaret şirketlerini sayarak bunların arasında; Anonim Şirketler, Limitet Şirketler, Sermayesi Paylara Bölünmüş (Hisseli) Komandit Şirketleri, Kooperatifler sayılmıştır. Şirketten alacağı olan işçiler de iflâsın ertelenmesini talep edebilme imkânına sahiplerdir.[9]

2- Borca Batık Durumunda Olmak ve Borca Batıklık Bildiriminde Bulunmak

Sermaye şirketi (anonim şirket, limited şirket, sermayesi paylara bölünmüş komandit şirket veya kooperatifin) borca batık olması yani borçlarının aktifinin pasifinden fazla olması gerekmektedir. Bu durum İİK mad. 179/I’de ifade edilmiştir. Borca batık olma durumunun hem iflâs erteleme kararının talep tarihi hem de bu kararın verildiği tarihte mevcut olması gerekmektedir.

Borca batıklık kavramı aslında birçok kanun metninde farklı şekillerde karşımıza çıkmaktadır. Örneğin; Eski T.T.K’nın 324/2’nci maddesi ile Yeni TTK’nın 376. maddesinde “şirketin aktifleri şirket alacaklılarının alacaklarını karşılamaya yetmemesi”, İİK’nın 345/a maddesinde “mevcudun borçları karşılamaması”, İİK’nın 179. maddesinde “şirketlerin borçlarının aktifinden fazla olması” şeklinde ifade edilmektedir. Görüldüğü üzere, kanun metinlerinde “borca batıklık” ifadesi açıkça kullanılmamakla birlikte, bu halin ne olduğu ortaya koyulmuştur. Borca batıklık, iflasın ertelenmesinin zorunlu maddi koşulunu oluşturmaktadır. Borca batık olmayan bir sermaye şirketi veya kooperatif iflasın ertelenmesini isteyemez.

Yargıtay kararlarında, ibraz edilen borca batıklık bilançosu ile yetinilmeyerek ayrıca bunun tespiti için bilirkişi incelemesi yaptırılması gerektiğini ve mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılmadan borca batıklık halinin kabul edilerek verilen iflâs ya da iflâsın ertelenmesi kararının yanlış olduğunu belirtmektedir.

Ticaret Kanunu’nun 376. maddesine göre “Şirketin borca batık durumda bulunduğu şüphesini uyandıran işaretler varsa, yönetim kurulu, aktiflerin hem işletmenin devamlılığı esasına göre hem de muhtemel satış fiyatları üzerinden bir ara bilanço çıkartır. Bu bilançodan aktiflerin, şirket alacaklılarının alacaklarını karşılamaya yetmediğinin anlaşılması hâlinde, yönetim kurulu, bu durumu şirket merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesine bildirir” ancak, bu kanun hükmüne rağmen, borca batıklık bildirimi yapılmadan iflasın ertelenmesi talebinde bulunmak örtülü bir bildirim sayılabilir.

Bilançonun yanı sıra şirketin takiplere maruz kalması, çalışanlarının ücretlerini ödeyememesi, çeklerinin karşılıksız çıkması, çekilen protestolar vb. olaylar da borca batıklık durumunun varlığına ilişkin kanıtlardan sayılmaktadır. İflasın ertelenmesi talebinin mahkeme tarafından değerlendirilebilmesi ve bu yönde bir karar verilebilmesi için; sermaye şirketinin veya kooperatifin borca batık olması gereklidir. Zira borca batıklık, iflasın ertelenmesinin en önemli koşuludur. Borca batıklık genellikle şirketin mevcut ve alacaklarının şirketin borçlarını karşılayamaması şeklinde tanımlanmaktadır. Yine doktrinde en çok kullanılan tanımlardan biri de; sermaye şirketinin borçlarının (pasifinin) aktifinden fazla olması borca batıklıktır.

Yargıtay 19. Dairesinin verdiği bir Kararda, “Erteleme talebinin TTK’nun 324/2. maddesine göre borca batıklık anlamındadır” şeklinde benzer bir görüş ifade edilmiştir.[10] Son olarak borca batık olma durumunu, işletmenin aciz olması ile de karıştırılmamalıdır. Zira, aciz olma durumu iflas ertelemesi kararının verilmesin için yeterli değildir. Yargıtay tarafından verilen kararlarda bu yöndedir. [11]

B- ORTAKLIĞIN TASFİYE HALİNDE OLMAMASI

İflas dışındaki tasfiye hallerinde tasfiye memurları da iflasın ertelenmesini isteme yetkisine sahiptirler. Tasfiye döneminde, şirketin aktif kazanç sağlama ve ortaklarına kâr dağıtma gayesi sona erer, şirket bu dönemde pasif kalır. Zaten, tasfiye ve iflasın ertelenmesi müessesesi, birbirine zıt iki müessesedir. Tasfiyenin gayesi, şirketin kısa zamanda faaliyetini durdurup infisah ettirilmesini; ifla­sın ertelenmesinin gayesi ise, şirketin ekonominin içinde kalarak faaliye­tini devam ettirmesini sağlamaktır. Dolayısıyla, zaten ekonomik ömrünü tamamlamak üzere tasfiyeye giren bir şirketin, aynı zamanda borca batık olması durumunda, iflasın ertelenmesi talebinde bulunması anlamsız ola­caktır. Tasfiyeye girmiş ve sonrasında borca batık hale gelen böyle bir şir­ketin de, artık iflas ettirilmesi gerekir.

Sonuç olarak; yukarıda sayılan neden­lerden ötürü, tasfiye memurlarının, tasfiye döneminde iflasın ertelenmesi talebinde bulunmaları halinde, her ne kadar iflasın ertelenmesi taleplerinin önünde hukuken bir engel bulunmasa da, mahkeme tarafından talepleri kabul görmeyecektir.

C- ŞİRKET VE KOOPERATİFİN MALİ DURUMUNUN İYİLEŞTİRİLMESİNE YÖNELİK PROJENİN SUNULMASI

İflasın ertelenmesi talebiyle birlikte mahkemeye bir iyileştirme projesinin sunulması iflasın ertelenmesinin şekli şartlarındandır. Sunulan iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olması ise iflasın ertelenmesinin maddi şartlarındandır.

TTK md. 324’te açıkça iyileştirme projesinden söz edilmemiş, ancak şirket durumunun ıslahı mümkün görülüyorsa yönetim kurulu veya bir alacaklının talebi üzerine iflasın ertelenmesine karar verilebileceği belirtilmiştir. Açıkça iyileştirme projesinden söz edilmese de, mahkemenin şirketin ıslahını mümkün görmesi, erteleme talep edenlerin sunacağı somut projelerle mümkün olabilecektir. Ancak, Yeni TTK’nın 377. maddesi ile İİK’nın 179. maddesinde, iflasın ertelenmesinin ancak mahkemeye bir iyileştirme projesi sunularak istenebileceği belirtilmiştir.

Şirketin mali durumunu iyileştirmesinin mahkeme tarafından kuvvetle muhtemel görülmesi, iflasın ertelemesinin zorunlu koşuludur. Bu husus, TTK’nın 377. maddesinde “…Bu hâlde İcra ve İflas Kanunu’nun 179 ilâ 179/b maddeleri uygulanır.” şeklinde, İİK’nun 179. maddesin de ise “şirketin …mali durumunun iyileştirilmesinin mümkün olması” ve “iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olduğunu gösteren bilgi ve belgelerin de mahkemeye sunulması zorunludur.” seklinde ifade edilmiştir.

Hukuki anlamda iyileştirme, şirketin borca batık durumdan çıkmasını ifade eder. Ekonomik açıdan iyileştirme kavramı ise, bir işletmenin içinde bulunduğu borca batıklık halini ve nakit yoksunluğunu tamamen bertaraf etmesini ve aynı zamanda işletmenin kârlılığını tekrar kazanmasını ve herhangi bir tedbir veya koruma olmaksızın varlığını sürdürmesi için gerekli tüm yapısal ve mali tedbirlerin alınmış olmasını ifade eder.

İİK’nın 179. maddesine göre, “şirket veya kooperatifin mali durumunun iyileştirilmesinin mümkün olduğu” ve sunulan iyileştirme projesi “ciddi ve inandırıcı” olduğu taktirde iflasın ertelenmesine karar verilebileceği belirtilmiştir. Gerek doktrinde gerekse Yargıtay kararlarında ise bunun yerine, yaygın olarak “iyileşme ümidi” ve “iyileştirme ümidi”nden söz edilmektedir.

“…erteleme talebinde bulunan şirketin borca batık durumda olması ve mali durumunu iyileştirme ümidinin bulunması gerekir”.

“…Şirketin mali durumunun iyileştirilmesi ümidinin bulunmaması halinde şirketin iflasına karar verilmelidir”.

“…. İflasın ertelenebilmesi için borca batık durumda olan anonim şirketin ciddi ve inandırıcı bir projeyle mali durumunun iyileştirebileceği ümidinin bulunduğunun kanıtlanması gerekir”[12]

Konu hakkında verilen mahkeme kararlarından da görüldüğü üzere, iflas ertelemesi talebinde bulunan mahkemenin üzerinde duracağı esas nokta, borca batık olan şirket veya kooperatifin mali durumunun iyileştirilebilmesinin mümkün olup olmadığı hususudur.

Ayrıca, Yargıtay tarafından verilen bir kararda ise; “………aktifleri pasifleri karşılama oranının 31.12.19998 tarihi itibariyle %26, 30.04.1999 tarihi itibariyle %20 olduğu, ıslahının mümkün olmadığı saptanmıştır.” şeklinde hüküm verilmiştir. Bu karar gereği, iflas ertelemelerine yönelik tüm şirketleri kapsayacak şekilde sabit bir aktifin pasifi karşılama oranı veya borca batıklık oranı şeklinde değerlendirilmemelidir. Çünkü, her bir şirketin durumu kendine özgü olarak değerlendirilmelidir.

D- İFLASIN ERTELENMESİ GİDERLERİNİN PEŞİN OLARAK ÖDENMESİ

İflâsın ertelenmesini istemiş olan borçlu şirket (ya da; kooperatif) veya alacaklının İİK’nın 181. maddesinde 160. maddeye yapılan atıf nedeniyle “iflâsın ertelenmesi kararının ilanı (İİK md. 179/a/IV) (ve gerekli yerlere bildirimi)”, “atanacak kayyım için belirlenecek ücretin bir kısmının karşılanması” (İİK md. 179a/II), “alınacak tedbirlerin, uygulanabilmesi” (İİK md. 179a/I) için gerekli giderleri mahkeme veznesine depo etmesi gerekir. Mahkemenin avans olarak belirleyeceği miktardaki giderlerin, tayin ettiği süre içinde yatırılmaması halinde, mahkemece iflâsın ertelenmesi talebi reddedilerek, «borçlunun iflâsına» karar verilir.[13]

Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin verdiği kararın özetinde; İflasın kamu düzenine dair olması sebebiyle, iflasın ertelenmesini isteyen, bu kararın ilanı, gerekli yerlere bildirilmesi, atanacak kayyım için belirlenecek ücreti ve alınacak erteleme tedbirlerinin uygulanması için gerekli masrafları avans olarak mahkeme veznesine peşin yatırmalıdır.” denilmiştir.[14]

E- OLAĞANÜSTÜ SÜREDEN (İİK MD. 329/a) YARARLANMAMIŞ OLMASI

İflasın ertelenmesi için müracaatta bulunan kooperatif/sermaye şirketinin olağanüstü süreden yararlanmamış olması, eğer yararlanmış ise yararlanma tarihinden en az bir yıl geçmiş olması gerekir. İİK’nın 329/a hükmü “ Bir sermaye şirketi veya kooperatif fevkalade mühlet elde ettiği takdirde, mühletin bitiminden itibaren bir yıllık süre içinde 179 ve devamı maddeleri uyarınca iflasın ertelenmesinden yararlanamaz” şeklinde düzenlenmiş olduğundan kesin hüküm niteliğindedir. Uygulama ve Yargıtay kararlarda kanun hükmü doğrultusundadır. Öğretide bazı yazarlar olağanüstü süreden yararlanmış olan kooperatif/sermaye şirketinin bir yıl bekleme zorunluluğunun olmaması gerektiğini düşünmekte olup gerekçe olarak ta “Bu düzenlemenin amacı kötü niyetli borçluların haklarındaki takipleri üst üste ertelenmesini önlemektir. Ancak bu gerekçe isabetli değildir. Çünkü 330’uncu maddeye göre fevkalade mühlet borçlunun hiçbir kusuru olmadığı hallerde söz konusu olabilir. Örneğin salgın hastalık, umumi bir musibet veya savaş halinde Bakanlar Kurulunun kararı ile genel veya kısmi olarak takiplerin durdurulmasına fevkalade mühlet sonuna kadar karar alınabilir. Böyle bir mühletten yararlanmış olan borçlunun kötü niyetli olduğu söylenemez. Bu nedenle fevkalade mühletten yararlanmış olan borçlunun bu mühletin arkasından iflasın ertelenmesi kurumundan yararlandırılmaması isabetli olmamıştır.” şeklinde görüş belirtmektedirler.[15]

F- MADDİ YASAL ŞARTLAR

1- Şirketin Borca Batık Olması

Borca batıklık, iflasın ertelenmesinin en önemli koşuludur. Borca batıklık genellikle şirketin mevcut ve alacaklarının şirketin borçlarını karşılayamaması şeklinde tanımlanmaktadır. Yine doktrinde en çok kullanılan tanımlardan biri de; sermaye şirketinin borçlarının (pasifinin) aktifinden fazla olması borca batıklıktır.

İflasın ertelenmesine karar verilebilmesi için şirketin borca batık olması gerekmektedir. Şirketin borca batık durumda bulunduğu şüphesini uyandıran işaretler varsa, yönetim kurulu, aktiflerin hem işletmenin devamlılığı esasına göre hem de muhtemel satış fiyatları üzerinden bir ara bilanço çıkartır. (TTK. Mad 376) Buna karşılık ara bilanço şirketin borca batık olduğunu gösteriyorsa, durum derhal mahkemeye bildirilecektir.

Mahkeme yalnız şirketin borca batıklık bildirimine dayanarak iflas veya erteleme kararı veremez. Davacının bu iddiasının, mahkeme tarafından yapılacak araştırma ve tespitle doğrulanması gerekir. Mahkeme, ortaklığın gerçekten borca batık olup olmadığını re’sen araştırmak zorundadır.

Yargıtay, borca batıklığın tespitinin, özel ve teknik bilgiyi gerektirdiğinden bilirkişi tarafından yapılması gerektiği, diğer ifadeyle hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile yapılamayacağı görüşündedir. Ayrıca, Yargıtay borca batıklığın tespiti konusunda kesin ispat aramakta ve en ufak bir tereddüt halinde yerel mahkeme kararlarını bozmaktadır.

2- Şirketin İyileştirilmesinin Mümkün Olması

İflas ertelemesine karar verilebilmesi, şirketin iflas halinden kurtulabilmesi için gerekli koşulların bulunduğu veya bulunacağı açıklıkla ortaya konulması halinde mümkündür. Bu durum ise şirket tarafından İİK 179’uncu madde çerçevesinde iyileştirme projesi ile ortaya konulabilecektir. Şirket yapacağı ticari işler, alacağı kredi, yapacağı yeni bağlantılar ve sair yollar ile üretimine veya ticaretine devam edip borçların tasfiye edilebileceğini ortaya koyacaktır. Projede şirketin borçları, bunların vadesi, yapılacak proje ile elde edilecek gelirler ve bu gelirler ile borçların nasıl tasfiye edileceğine yer verilmeli ve bunlar ek deliller inandırıcı olmak üzere desteklenmelidir. Zira Mahkemeye sunulan projenin yapılacak bilirkişi incelemesi neticesinde inandırıcı ve uygulanabilir olup olmadığı değerlendirilerek karara esas alınacaktır.[16]

3- Alacaklıların Haklarının Korunması

Borca batıklık halde olan sermaye şirketi veya kooperatifin iflasının istenmesi; alacaklıların alacaklarını tahsili yönünde haklarının korunması hususunda önemli bir düzenlemedir. Şirket veya kooperatif tarafından borca batıklık halinin bildiriminin istenmesi alacaklıların haklarının korunması ve borca batık şirket veya kooperatifin mal varlığının tamamen ortadan yok olmasını önleyerek, alacaklıların alacaklarına mümkün olan en kısa zamanda ulaşmalarını temin etmektir.

Öte yandan borca batık durumda olan kooperatif veya sermaye şirketinin bu halinin mecburi bir iflas sebebi olması nedeniyle iflasına karar verilen kooperatif veya şirketin mal varlığının tamamen ortadan kalkması anlamına geleceğinden alacaklılar alacaklarının büyük bir kısmından vazgeçmek zorunda kalacaklardır.

Özellikle borca batık duruma düşmüş olan kooperatif veya sermaye şirketinin borçlarının tamamını ödeme imkanı olamayacağından iflasın ertelenmesinde asıl olan tüm alacaklıların alacaklarını sonuna kadar almalarının temin edilmesi olsa da bu mümkün olmadığından iflasın ertelenmesi müessesesinde de böyle bir amaç içerisinde olunmamalıdır. Bununla birlikte iflasın ertelenmesi kurumunda taraflar arasındaki menfaatler dengesinin korunması uygulamada sanıldığından daha da zordur. Burada asıl dikkat edilmesi gereken hususun alacaklıların haklarının iflasın ertelenmesi kararından önceki durumdan daha kötü bir duruma düşmemesidir.

Eğer erteleme ile iflas halinden daha kötü bir durum ortaya çıkabilecek ise iflas erteleme talebi reddedilecektir. Ancak şunu da dikkate almak gerekir ki, şirketin aktifinde bulunan ticari malların icra yolu ile satışı ile normal ticari koşullar altında satılması arasında ciddi fark vardır. Önemli olan husus elde edilecek gelirin nasıl kullanılacağıdır. Bu durumun denetimini ve gerekli görüldüğünde şirketin yönetimini üstelenecek kayyım İİK 179/A-3 gereğince mahkeme tarafından talebe bağlı olmaksızın re’sen atanacak ve kararda kayyımın görev ve yetkileri belirtilecektir.

IV- ŞÜPHELİ ALACAK KARŞILIĞI KAVRAMI VE UYGULAMASI

Şüpheli hale gelmiş alacaklara ilişkin düzenlemeler Vergi Usul Kanunu’nun 323. maddesin de düzenlenmiştir.

Vergi Usul Kanunu’nun 323. maddesi;

“Ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmak şartıyla;

  • Ø Dava veya icra safhasında bulunan alacaklar;
  • Ø Yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş bulunan dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük alacaklar;” şüpheli alacak sayılır.

“Yukarıda yazılı şüpheli alacaklar için değerleme gününün tasarruf değerine göre pasifte karşılık ayrılabilir.

Bu karşılığın hangi alacaklara ait olduğu karşılık hesabında gösterilir. Teminatlı alacaklarda bu karşılık teminattan geri kalan miktara inhisar eder.

Şüpheli alacakların sonradan tahsil edilen miktarları tahsil edildikleri dönemde kar-zarar hesabına intikal ettirilir.” şeklinde düzenlenmiştir.

Alacağa karşılık ayrılabilmesi için öncelikle alacağın işletmenin ticari faaliyetiyle ilgili olması gerekmekte olup, VUK’un 323. maddesi hükümlerine göre alacağın dava ve icra safhasında bulunup veya dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük olan alacakların protesto veya yazı ile birden fazla istenmiş olması halinde şüpheli hale gelmiş olması gerekmektedir. İşletmenin ticari faaliyeti ile ilgili olmayan alacaklara karşılık ayrılması kanunen kabul edilmeyen nitelikte olup vergilendirmeye tabi tutulacağı esastır. Örneğin, şirket sahibinin kendisine ait olan bir aracını satması şirketin ticari işleri ilgili olmayıp elde edilen kazanç ve/veya zarar şirket hesaplarına intikal ettirilemez.

Şüpheli ticari alacak karşılığı uygulamasından sadece bilanço esasına göre defter tutan mükellefler yararlanabilir. Karşılık ayrılacak olan alacak daha önce işletme hesaplarına hasılat olarak kayıt edilmiş olmalıdır. Gelir getirici unsur olarak muhasebe kayıtlarında görünmeyen alacaklara ve kefalet, haciz ve benzeri şekilde teminata bağlı olan alacaklara karşılık ayrılamaz. Eğer alacak teminatlı ise, karşılık teminattan arda kalan kısma ayrılır.

Tüm bu şartların sağlanması dahilinde şüpheli hale gelmiş olan alacaklara bilançonun pasifinde yer almak kaydıyla karşılık ayrılabilir. Dolayısıyla şüpheli hale gelen alacaklar doğrudan gider yazılamaz, karşılık ayrılarak hesaplara intikal ettirilir ve alacak daha sonra tahsil edilirse tahsil edildiği dönemde karşılık hesabı kapatılır ve tahsil edilen tutar kâra alınır.

Öte yandan Danıştay 4. Dairesi; “Bir alacağın şüpheli hale geldiğini kabul ederek karşılık ayırmak suretiyle zarar yazılabilmesi için, bu alacağın daha önce hasılat olarak kaydedilmesi gerekmektedir.”  şeklinde karar belirtmiştir. İşletme bünyesinde bulunan her türlü ticari alacak için şartların varlığı halinde karşılık ayırması mümkündür. [17]

İflasın ertelenmesi halinde ise; Şirketi idare veya temsille görevlendirilmiş olanlar ya da alacaklılar tarafından iyileştirme projesinin hazırlanıp mahkemeye ibraz edilip mahkemenin de bu projeyi inandırıcı bulması ve mahkeme tarafından iflasın ertelenmesi kararını verilmesi halinde firmadan alacağı olan alacaklıların alacaklarını tahsil etme imkanı ortadan kalkmış olur. Ayrıca İcra ve İflas Kanunu uyarınca iflasın ertelenmesi uygulamasında icra takipleri de duracaktır. Erteleme kararı dava açsın açmasın tüm alacaklıları etkilediğinden diğer alacaklıların dava açmalarına ve icra takibi yapmalarına gerek bulunmamaktadır. İflasın ertelenmesi kararı verilmesi ile iflasa ilişkin şartlar tamamen ortadan kalkmayacaktır. Dolayısıyla iflası ertelenen şirketten tahsil edilemeyen ve kanunen takibine imkan olmayan alacaklar için alacaklılar tarafından, mahkemece borçlu şirketin iflasının ertelenmesine ilişkin kararın verildiği hesap döneminde VUK’un 323. maddesindeki kanun hükmüne göre şüpheli alacak karşılığı ayrılabilecektir.

Ancak, iflası ertelenen borçlu şirketin daha sonra iflas veya iflastan kurtulma halleri söz konusu olur ise, ayrılan şüpheli alacakların sonradan tahsil edilen miktarları tahsil edildikleri dönemde kâr ve/veya zarar hesabına intikal ettirilir.

İflası Ertelenen Şirketlerden Alacağı Olan Alacaklılar İçin Alacaklarına İlişkin Şüpheli Alacak Karşılığı Ayrılıp Ayrılmayacağına Yönelik Verilen Özelgeler:

Gelir İdaresi Başkanlığı İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı Mükellef Hizmetleri Usul Grup Müdürlüğü tarafından 20.01.2006 tarihinde verilen B.07.1.GİB.4.34.19.02./VUK-1/323-11986 sayılı Özelgede; “Bir alacağın dava safhasında olduğunun kabulü için, mahkemece davaya başlanılmış olması ve alacaklının da davayı ciddiyetle takip etmesi gerekir. Diğer taraftan, bir alacağın icra safhasında sayılabilmesi için de, alacaklının başvurusu üzerine İcra Müdürlüğünce (ödeme emrinin) gönderilmiş ve bunun da borçlu tarafından tebellüğ edilmiş olması gerekir. Borçlu tarafından tebellüğ edilemeyen bir ödeme emrine istinaden, alacağın icra safhasında olduğunu kabul etmek mümkün değildir. Ayrıca, icra takibi sonunda aciz vesikası alınması bile alacağın değersiz sayılması için yeterli bulunmadığından değersiz alacak olarak doğrudan zarar veya gider yazılması da mümkün bulunmamaktadır. … öte yandan ihtiyari bir hak olarak tanınan şüpheli alacak karşılığı ayırma işleminin ilgili dönemde yapılmaması durumunda, diğer dönemlerde geçmişe yönelik olarak şüpheli alacak karşılığı ayrılmasına imkan bulunmamakta olup, iflas erteleme kararı sonucunda şüpheli alacak karşılığı ayrılması da mümkün bulunmamaktadır.” denilmiştir.[18]

Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı, Mükellef Hizmetleri Usul Grup Müdürlüğü tarafından 23/07/2009 tarihinde verilen B.07,1.GİB.4.99.16.01/01-MUK-57 sayılı Özelgede; “……Bu nedenle, gerek alacaklı olduğunuz şirket hakkında “iflasın erte­lenmesi” kararının verilmesi ile iflasa ilişkin şartların varlığının tamamen ortadan kalktığından söz edilemeyecek olması, gerekse iflası ertelenen borçlu şirketin takibi İcra ve iflas Kanunu hükmü uyarınca engellendiği hususları birlikte değerlendirildiğinde iflası ertelenen şirketten tahsil edi­lemeyen ve Kanunen takibine de imkân olmayan alacaklarınız için mah­kemece iflasın ertelenmesine ilişkin kararın verildiği hesap döneminde şüpheli alacak karşılığı ayırmanız mümkün bulunmaktadır. Ancak, iflası ertelenen borçlu şirketin daha sonra iflas veya iflastan kurtulma halleri söz konusu olur ise, ayrılan şüpheli alacakların sonradan tahsil edilen miktarlarının tahsil edildikleri dönemde kâr/zarar hesabına intikal ettirileceği tabiidir.” denilmiştir.[19]

18.08.2009 tarih ve B.07.1.GİB.4.38.15.02/39/VUK-21/144-926 sayılı Özelge metninin ilgili bölümü aşağıdaki gibidir: “…Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde, iflasın ertelenmesi kararının verilmesi ile iflasa ilişkin şartların varlığının tamamen ortadan kalktığından söz edilemeyecektir. Bu durumda İcra ve İflas Kanunu uyarınca borçlunun takibi engellendiğinden şüpheli alacak karşılığı ayrılması mümkün bulunmaktadır. Karşılık, mahkemece iflasın ertelenmesine ilişkin kararın verildiği hesap döneminde ayrılmalıdır. Daha sonra iflas veya iflastan kurtulma halleri söz konusu olur ise, ayrılan şüpheli alacakların sonradan tahsil edilen miktarları tahsil edildikleri dönemde kar-zarar hesabına intikal ettirilecektir.”

İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığının 07/12/2010 tarihli ve B.07.1. GİB.4.34.19.02-019.01-551 sayılı Özelgesi: “ ……. gerek alacaklı olunan şirket hakkında “iflasın ertelenmesi” kararı­nın verilmesi ile iflasa ilişkin şartların varlığının tamamen ortadan kalk­tığından söz edilemeyecek olması, gerekse iflası ertelenen borçlu şirketin takibi İcra ve iflas Kanunu hükmü uyarınca engellendiği hususları birlikte değerlendirildiğinde iflası ertelenen şirketten tahsil edilemeyen ve kanu­nen takibine de imkân olmayan alacaklar için mahkemece iflasın ertelen­mesine ilişkin kararın verildiği hesap döneminde şüpheli alacak karşılığı ayrılması mümkün bulunmaktadır.” denilmiştir.

İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 03/05/2011 tarihli ve B.07.1. GİB.4.34.19.02-019.01-419 sayılı Özelgesi: “……söz konusu dilekçenizin tetkikinden, şüpheli hale gelen alacaklarınız için 2009 yılında dava veya icra takibine başlanıldığı ve yine aynı yılda mahkemece iflasın ertelenmesi kararı verildiği anlaşılmış olup, ilgili dönemde karşılık ayrılmayan alacaklarınız için 2010 ve mütea­kip yıllarda karşılık ayrılması mümkün bulunmamaktadır.”[20] İdare tarafından verilen bu özelgeye göre, iflas erteleme talebinin kabul edildiği dönemde karşılık ayrılmadığından izleyen yıllarda karşılık ayrılamayacağı beyan edilmiştir. Muaccel hale gelmemiş veya vadesi iflasın ertelendiği sürenin (en az 1 en çok 5 yıl) sonuna gelen alacaklar için erteleme kararı ile birlikte doğrudan karşılık ayrılamayacaktır.[21]

İdarenin son zamanlarda verdiği özelgeler de belirtilen nedenlerden dolayı iflas erteleme kararı alınan bir firmadan alacaklı konumda olan bir mükellefin, söz konusu alacağı için şüpheli alacak karşılığı ayırmasına imkan verilmektedir. Bu nedenle, alacağın kesin tahsil edileceği belli olmadığı gibi, mahkemeye başvuru ile birlikte iflasın ertelenmesi için yapılan başvuru sonucu yargı merciinin kararı neticesinde icrai işlemlerin de engellenmesi karşılık ayırmanın mümkün olduğunu ortaya koymaktadır.

Şüpheli hale gelen bir ticari alacak için yapılması gereken muhtemel muhasebe kayıtları ise aşağıdaki gibi olacaktır.

—————————————————————/ ————————————————

128- Şüpheli Ticari Alacaklar XXX

120-Alıcılar Hesabı XXX

Alacağın şüpheli hale gelmesi

—————————————————————/ ————————————————

654- Karşılık Giderleri XXX

129-Şüpheli Ticari Alacaklar Karşılığı XXX

Alacak için karşılık ayrılması

—————————————————————/ ————————————————

690- Dönem Kar/Zararı XXX

654- Karşılık Giderleri XXX

Karşılık giderinin sonuç hesaplarına devri

—————————————————————/ ————————————————

100 Kasa XXX

128- Şüpheli Ticari Alacaklar XXX

Şüpheli alacağa mahsuben tamamının veya bir kısmına yönelik tahsilat yapılması

————————————————————/ —————————————————

129-Şüpheli Ticari Alacak Karşılığı XXX

644-Konusu Kalmayan Karşılıklar XXX

————————————————————/ —————————————————

644- Konusu Kalmayan Karşılıklar XXX

690-Dönem Kar/Zararı XXX

Karşılığın düzeltilmesi

—————————————————————/ ————————————————

129- Şüpheli Ticari Alacak Karşılığı XXX

128- Şüpheli Ticari Alacaklar XXX

Şüpheli alacağın tahsilinin imkansız hale gelmesi ve alacağın değersiz alacağa dönüşmesi

—————————————————————/ ————————————————

Tahsilat takibe başlanılan yılda değil de izleyen yıl ya da yıllarda yapılmış olsaydı 644-Konusu Kalmayan Karşılıklar hesabı yerine 671-Önceki Dö­nem Gelir ve Karları hesabı kullanılması gerekir.

V- SONUÇ

İflasın ertelenmesi, şirket yönetim kurulu (idare ve temsil yetkisi bulunan kişiler) veya tasfiye memurları veya alacaklılardan biri tarafından bildirilen ve mahkeme tarafından da tespit edilen borca batıklık sebebiyle, bir anonim şirket veya limited şirket hakkında doğrudan iflas kararı verilmesi gerekirken, mali durumunu iyileştirmesi ümidiyle hazırlanacak bir iyileştirme projesinin yönetim kurulu veya alacaklılardan biri tarafından mahkemeye sunulması ve mahkemenin de bu projeyi ciddi ve inandırıcı bulması neticesinde verilecek iflas kararının tehir edilmesidir. Bu yüzden, mali açıdan borca batık firmalar açısından İflas ertelemesi görev veya sorumluluk değil tam tersine bir hak’tır.

Bu nedenle, borçlu hakkında verilecek iflas ertelemesi kararının, borçlu tarafından açılacak dava neticesinde mahkemece şirketin borca batık olması durumu ve iflas şartları taşımasının tespiti üzerine verilecek olması ve alacağın tahsilinin yasal yollarla dahi takibinin yapılmasının engellenmesi, alacağın şüpheli hale geldiğini açıkça ortaya koymaktadır. Bu nedenle iflas ertelemesi kararı almış bir şirketten olan alacaklar için 213 sayılı VUK’un 323. maddesi kapsamında şüpheli alacak karşılığı ayrılması gerektiği yönünde İdare tarafından verilen özelgelerin yerinde olduğunu düşünmekteyiz.

KAYNAK:

 

[1] İflas Ertelemede Kritik Yıl: Şirketler İflas Edebilir. Çevrimiçi: http://m.patronlardunyasi.com/default.asp?page=haber&haberid=142000 Erişim Tarihi:12.12.2015.

[2] Tarık SELCİK, İflas Ertelemesi Durumunda Ticari Alacaklara Karşılık Ayrılabilir mi?, İSMMMO Yayını, Mali Çözüm Dergisi, Mart-Nisan 2014, ss 86-87.

[3] Ümit ÖZMEN, İflasın Ertelenmesi, Mersin Barosu Dergisi, Ocak-Şubat-Mart 2011, Sayı:26.

[4] Şaban UZAY, Muhasebeci Bakış Açısı İle İflas Erteleme Süreci, Çevrimiçi: http://iibf.erciyes.edu.tr/akademi/mh/suzay/SUZAY_IES.pdf  Erişim Tarihi: 09.02.2016.

[5] İflasın Ertelenmesi, Çevrimiçi: http://webcache.googleusercontent.com/search?q=cache:SUZwJBKoMUQJ:www.tmud.org.tr/Files/Muhasebe%2520Uzmanlar%25C4%25B1.docx+&cd=7&hl=tr&ct=clnk&gl=tr Erişim Tarihi: 11.02.2016.

[6] Özgür ÖZKAN, İflasın Ertelenmesi Kararının Alacaklılar ve Kamu İdaresi Açısından Etkileri, Sayıştay Dergisi Sayı:69 ss.108-109. Çevrimiçi: http://www.sayistay.gov.tr/dergi/icerik/der69m7.pdf  Erişim Tarihi: 06.02.2016.

[7] Ünzile KÜÇÜKÖNER, İflas Erteleme Davaları, Çevrimiçi: http://www.kucukoner.av.tr/DOSYALAR/iflas_erteleme_davalari.pdf  Erişim Tarihi:05.02.2016.

[8] Rüknettin KUMKALE, Yeni Türk Ticaret Kanunu’nda İflasın Ertelenmesi,  Çevrimiçi: http://www.alomaliye.com/2013/ruknettin-kumkale-yttk-iflasin-ertelenmesi.htm Erişim Tarihi: 10.12.2015.

[9]  Abdullah ÇAVUŞ, İflas Ertelemesi, Çevrimiçi: http://www.abdullahcavus.com.tr/habergoster.asp?haber_id=114 Erişim Tarihi:11.02.2016.

[10] Tarık SELCİK, agm. s.88

[11] İflas Ertelemesinin Hukuksal ve Vergisel Boyutu, Çevrimiçi: http://www.vmhk.org.tr/iflas-ertelemesinin-hukuksal-ve-vergisel-boyutu/ Erişim Tarihi:10.02.2016.

[12] İsmail KAYAR, İFLASIN ERTELENMESİNDE BORCA BATIKLIK VE İYİLESTİRME PROJESİ İLE İLGİLİ YARGITAY KARARLARININ DEGERLENDİRİLMESİ, Erciyes Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Sayı: 33, Temmuz-Aralık 20 2009, ss.31-32.

[13] İflasın Ertelenmesi, Çevrimiçi: http://www.aghukukburosu.com/sayfa-50-iflas-hukuku-1–id-harfleri-ile-baslayan-makaleler.html Erişim Tarihi:12.02.2016.

[14] 6102 sayılı TTK’ya göre iflasın ertelenmesi güncel kararları , Çevrimiçi: http://www.myicra.com/forum/printthread.php?tid=484 Erişim Tarihi:11.02.2016.

[15] İflasınErtelenmesi,Çevrimiçi:http://webcache.googleusercontent.com/search?q=cache:SUZwJBKoMUQJ:www.tmud.org.tr/Files/Muhasebe%2520Uzmanlar%25C4%25B1.docx+&cd=7&hl=tr&ct=clnk&gl=tr Erişim Tarihi: 11.02.2016.

[16] F. Eda BAYSAL ve Memduh ASLAN, Anonim ve Limited Şirketlerde İflasın Ertelenmesi ve İflasın Ertelenmesi Kararının Şüpheli Alacak Karşılığı Ayrılmasına Etkisi, Çevrimiçi: http://yoldashukuk.com/index.php?icerik=114 Erişim Tarihi: 12.02.2016.

[17] Fatih PEKŞEN, İflasın Ertelenmesi Halinde Şüpheli Alacak Karşılığı Ayrılabilir mi?, Vergi Dünyası Dergisi, Sayı:405, Mayıs 2015, s.115.

[18] Özen ÖZOYMAK, İflas Ertelemesinde Şüpheli Alacak Karşılığı Ayrılması, Lebib Yalkın Mevzuat Dergisi, Sayı:99, Aralık 2010, ss 100-101.

[19] ÖZELGELER, Mali Çözüm Dergisi, İSMMMO Yayını, Sayı:97, 2010, s.350.

[21] Ali BEYLİK, İflas Ertelemesinin Şüpheli Alacak Karşılığı Ayrılmasına Etkisi, Yaklaşım, Ekim 2011,  Çevrimiçi: http://www.ozdogrular.com/content/view/17116/  Erişim Tarihi:10.02.2016.

Yazarlar : ‘METİN EREN’ ‘ÇAĞLAR GÜRBÜZ’ ‘ELANUR ELTAS’


Yorumları Görüntüle
Hiç yorum yapılmamış.