DUYURULAR
MEHMET MOLLAİSMAİLOĞLU Tarafından Tarihinde yazıldı
Bu yazı 4.262 defa okundu

DANIŞTAY KARARLARI


Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu
Tarih    : 24.02.2016
Esas No         : 2016/202
Karar No  : 2016/199

İYUK Md. 24

ÖZEL ESASLAR KAPSAMINA ALINMA İLE İLGİLİ OLARAK GÖNDERİLEN UYARI YAZISINA KARŞI AÇILAN DAVANIN REDDİ HALİNDE YARGILAMA GİDERLERİ VE VEKALET ÜCRETİ

İdarenin, “onbeş gün içinde ilgili belgelerin gerçekliğini ispat etmesi ya da sahte veya yanıltıcı belgeleri, bildirim tarihinden itibaren onbeş gün içinde indirim hesaplarından çıkararak beyanlarını düzeltmesi gerektiğine, aksi halde özel esaslara tabi tutulacağına” ilişkin duyurusunun mükellef hakkında tesis edilmiş bir işlem sayılmayacağı, dolayısıyla davanın açılmasına davalı idarenin sebebiyet verdiğinden söz edilemeyeceğinden, vergi mahkemesince, yargılama giderlerinin davalı idare üzerine bırakılması ve davalı idare vekili lehine vekalet ücretine hükmedilmemesinin hukuka uygun olmadığı hk.

İstemin Özeti: Davacının özel esaslara tabi mükellefler listesine alınma işleminin iptali istemiyle dava açılmıştır.

Vergi Mahkemesi kararıyla; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2 ve 14. maddelerine değindikten sonra; dosyanın incelenmesinden, hakkında vergi tekniği raporu düzenlenmiş bulunan (…) Ltd. Şti.’ne ait sahte ve/veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge kullandığı belirtilen davacıya, KDV Genel Uygulama Tebliği uyarınca özel esaslar kapsamına alınmasına neden olan belgeleri, bildirimden itibaren (15) gün içerisinde indirim hesaplarından çıkarıp, beyanlarını düzeltmesi veya belgelerin gerçekliği ve doğruluğunun ispat edilmesi gerektiği, aksi halde özel esaslar düzenlemesine tabi tutulup, dönem matrahlarının re’sen takdir edileceği yönündeki 06.08.2014 tarih ve 26807 sayılı yazının tebliği üzerine, özel esaslara alınma işleminin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığının anlaşıldığı, davalı idare savunmasında, davacının KDV Genel Uygulama Tebliği kapsamında belirtilen yükümlülüklerini, kendisine tanınan (15) günlük süre içerisinde yerine getirmemekle birlikte dava konusu uyuşmazlıkla ilgili olarak gerek dava tarihi gerekse savunmanın verildiği tarih itibarıyla henüz özel esaslara alınmadığı bildirildiğinden, ortada kesin ve yürütülmesi gereken bir işlemin varlığından söz edilemeyeceği ancak, davacıya tebliğ edilen yazıda

“… KDV Genel Uygulama Tebliği uyarınca; özel esaslar kapsamına alınmanıza neden olan sahte veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belgeleri …” ifadesi de yer aldığından ve bu ifadeden dolayı dava açılmasına idarece sebebiyet verildiğinden yargılama giderlerinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesi gerektiği gerekçesiyle davayı incelenmeksizin reddetmiş; yargılama giderlerinin ise davalı idareden alınarak davacıya verilmesine hükmetmiştir.

Tarafların temyiz istemini inceleyen Danıştay Üçüncü Dairesi, 23.06.2015 gün ve E. 2015/1380, K. 2015/4976 sayılı Kararıyla; kararın, davanın incelenmeksizin reddine ilişkin hüküm fıkrasının aynı hukuksal nedenler ve gerekçeyle Dairelerince de uygun görüldüğü, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “Kararlarda bulunacak hususlar” başlıklı 24. maddesinde, kararlarda, yargılama giderleri ve hangi tarafa yükletildiğinin belirtileceği, 31. maddesinin 1. bendinde, bu Kanun’da hüküm bulunmayan hususlarda Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulanacağının kurala bağlandığı, sözü edilen atfın yapıldığı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nu ek ve değişiklikleriyle birlikte tümüyle yürürlükten kaldırarak 01.11.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 447. maddesinin 2. bendinde ise mevzuatta, yürürlükten kaldırılan 18.06.1927 tarih ve 1086 sayıl Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’na yapılan yollamaların, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılacağı belirtilmiş olup, 6100 sayılı Yasa’nın 326. maddesinde, yargılama giderlerinin aleyhine hüküm verilen tarafa yükletileceği, 323. maddesinde ise vekille takip edilen davalarda kanun gereği takdir olunacak vekalet ücretinin yargılama giderlerine dahil olduğu hükmünün yer aldığı, bu düzenlemelere göre yargılama sonucu taraflardan birine yargılama giderlerinin yükletilmesinin nedeninin, haksız olarak dava açmak ya da hukuka aykırı bir işlem yapmak suretiyle karşı tarafın gidere katlanmasına neden olunması olduğu, dosyanın incelenmesinden; davacı tarafından sahte fatura kullanımı nedeniyle davalı idarece özel esaslara tabi mükellefler listesine alındığı ileri sürülerek söz konusu işlemin iptali istemiyle dava açıldığı, davalı idarenin 28.10.2014 tarihinde kayda geçen savunma dilekçesinde, davacının özel esaslara henüz alınmadığı ancak, 01.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren Katma Değer Vergisi Genel Tebliği’ndeki açıklamalar doğrultusunda onbeş gün içinde ilgili belgelerin gerçekliğini ispat etmesi ya da sahte veya yanıltıcı belgeleri, bildirim tarihinden itibaren onbeş gün içinde indirim hesaplarından çıkararak beyanlarını düzeltmesi gerektiği, aksi halde özel esaslara tabi tutulacağı belirtilmiş olup, buna göre dava dilekçesinin mahkeme kayıtlarına girdiği 09.09.2014 tarihi itibarıyla davacı hakkında tesis edilmiş bir işlem bulunmadığı ve bu durumda, davanın açılmasına davalı idarenin yol açtığından söz edilemeyeceğinin anlaşılması karşısında, yargılama giderlerinin davalı idare üzerine bırakılmasında hukuka uygunluk bulunmadığı, 2.11.2011 tarih ve 28103 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 659 sayılı Genel Bütçe Kapsamındaki Kamu İdareleri ve Özel Bütçeli İdarelerde Hukuk Hizmetlerinin Yürütülmesine İlişkin Kanun Hükmünde Kararname’nin 5. maddesinin birinci fıkrası ile 14. maddesinin birinci fıkrası hükümleri uyarınca davalı idare vekili lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğinden, Mahkemece vekalet ücreti hakkında hüküm kurulmamasının da hukuka aykırılık oluşturduğu gerekçesiyle davacının temyiz istemini reddetmiş; davalı idarenin temyiz istemini kabul ederek kararın, yargılama giderlerine ilişkin hüküm fıkrası ile davalı idare vekili yönünden vekalet ücreti hakkında hüküm kurulmamasına ilişkin kısmını bozmuştur.

Vergi Mahkemesi kararıyla; kararın, davanın incelenmeksizin reddine ilişkin hüküm fıkrasının kesinleştiğini saptadıktan sonra; savunmada, her ne kadar, idarece davacı hakkında özel esaslara alınması yönünde henüz bir işlem tesis edilmediği belirtilmiş ise de davanın açılmasından önce davacıya tebliğ edilen yazıda, aksi yönde ibareler mevcut olmakla birlikte “… KDV Genel Uygulama Tebliği uyarınca; özel esaslar kapsamına alınmanıza neden olan sahte veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belgeleri …” ifadesinin de yer aldığı hususu, işlemin zorlayıcı bir nitelik taşıdığı ve yaptırım içerdiği hususlarıyla birlikte değerlendirildiğinde, davacıyı yanıltıcı nitelikteki bu ifadeden dolayı, dava açılmasına idarece sebebiyet verildiği, bu nedenle, yargılama giderlerinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesi ve davalı idare vekili lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi gerektiği gerekçesiyle ilk kararının bozulan hüküm fıkrasında ısrar etmiştir.

Davalı idare tarafından, bilgilendirme amaçlı işleme karşı açılan davanın incelenmeksizin reddi yolunda verilen kararda yargılama giderlerinin kendilerine yüklenmesi ve lehlerine vekalet ücretine hükmedilmemesinin kanun ve usul hükümlerine aykırı olduğu ileri sürülerek kararın bozulması istenmiştir.

Karar: Danıştay Üçüncü Dairesinin yukarıda yer verilen 23.06.2015 gün ve E. 2015/1380, K. 2015/4976 sayılı kararının dayandığı aynı hukuksal nedenler ve gerekçe uyarınca temyiz isteminin kabulü ile Vergi Mahkemesinin ısrar kararının bozulmasına, oyçokluğuyla karar verildi(*).

 

Danıştay 3. Dairesi
Tarih    : 18.11.2015
Esas No         : 2015/2998
Karar No  : 2015/8279

VUK Mük. Md. 355

BİLGİ VE BEYANNAME VERME YÜKÜMLÜLÜĞÜNE UYMAYAN MÜKELLEFLERE ÖZEL USULSÜZLÜK CEZASI KESİLMESİ

Bilgi ve beyanname verme yükümlülüğüne uymayan mükelleflere 213 sayılı Kanun’un mükerrer 355. maddesine göre özel usulsüzlük cezası kesilebilmesi için bilgi ve beyannamelerin verilmesi gereken tarihin 01.08.2009 tarihinden önceki tarihlere rastlaması halinde yazılı bildirim şartının aranacağı, ancak bilgi ve beyannamelerin verilmesi gereken tarihin bu tarihten sonraki dönemlere rastlaması halinde yazılı bildirim şartı aranmaksızın özel usulsüzlük cezası kesileceği hk.

İstemin Özeti: Tasfiye memuru olduğu şirketin 2009 yılına ilişkin kurumlar vergisi beyannameleri ile 2009 yılının tüm dönemlerine ilişkin katma değer vergisi beyannamelerini elektronik ortamda vermediği ve 2009 yılının tüm dönemlerine ilişkin Ba ve Bs formlarını vermediğinden bahisle davacı adına kesilen özel usulsüzlük cezalarının kaldırılması istemiyle dava açılmıştır. Vergi Mahkemesi kararıyla; 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 355. maddesinin 2. fıkrasına 5904 sayılı Kanun’un 22. maddesiyle eklenen ve yürürlük tarihi 01.08.2009 olan cümleyle; bilgi ve ibraz ödevinin yerine getirilmesine ilişkin usul ve esasların Maliye Bakanlığı’nca yapılan düzenleyici işlemlerle duyurulması halinde ilgililere ayrıca yazılı olarak bildirim şartının aranmayacağının hükme bağlandığı, bu itibarla, bilgi ve beyanname verme yükümlülüğüne uymayan mükelleflere 213 sayılı Kanun’un mükerrer 355. maddesine göre özel usulsüzlük cezası kesilebilmesi için bilgi ve beyannamelerin verilmesi gereken tarihin 01.08.2009 tarihinden önceki tarihlere rastlaması halinde yazılı bildirim şartının aranacağı, ancak bilgi ve beyannamelerin verilmesi gereken tarihin bu tarihten sonraki dönemlere rastlaması halinde yazılı bildirim şartı aranmaksızın özel usulsüzlük cezası kesileceği, bu durumda Ocak ile Haziran 2009 dönemlerine ait katma değer vergisi beyannameleri ile Ocak ila Mayıs 2009 dönemlerine ilişkin Ba-Bs formlarını vermeme nedeniyle yazılı bildirimde bulunmaksızın kesilen özel usulsüzlük cezalarında hukuka uyarlık bulunmadığı, diğer beyannameler ve Ba-Bs formlarının verilmemesi nedeniyle kesilen cezaların ise hukuka uygun olduğu gerekçesiyle cezaları azaltılmıştır. Davacı tarafından, şirketin gayri faal olduğu dava konusu dönemde iki defa üst üste beyanname verilmemesi nedeniyle mükellefiyetlerinin davalı idare tarafından re’sen terkin edilmesi gerektiği halde edilmediği; davalı idare tarafından, kesilen cezalarda hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek kararın bozulması istenmiştir.

Karar: 2575 sayılı Danıştay Kanunu’na 3619 sayılı Kanunla eklenen Ek 1. madde uyarınca hüküm veren Danıştay Üçüncü ve Dokuzuncu Dairelerince oluşturulan müşterek kurulca işin gereği görüşülüp düşünüldü:

Dosya tekemmül ettiğinden davacının yürütmenin durdurulması istemi hakkında karar verilmesine gerek görülmemiştir.

Dayandığı hukuki ve kanuni nedenlerle gerekçesi yukarıda açıklanan Vergi Mahkemesi kararı, aynı gerekçe ve nedenlerle Dairemizce de uygun görülmüş olup, temyiz istemlerine ilişkin dilekçelerde ileri sürülen iddialar sözü geçen kararın bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından, temyiz istemlerinin reddine ve kararın onanmasına, tebliğ tarihini izleyen onbeş gün içinde Danıştay nezdinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, oybirliğiyle karar verildi.

 

Danıştay 3. Dairesi
Tarih    : 12.11.2015
Esas No         : 2015/4931
Karar No  : 2015/8114

İYUK Md. 24

MÜKELLEFE GÖNDERİLEN UYARI YAZISININ MÜKELLEF HAKKINDA TESİS EDİLMİŞ VE YÜRÜTÜLMESİ GEREKEN BİR İŞLEM SAYILMAYACAĞI

Davacı tarafından sahte fatura kullanımı nedeniyle davalı idarece özel esaslara tabi mükellefler listesine alındığı ileri sürülerek söz konusu işlemin iptali istemiyle açılan davada, davalı idarenin, “onbeş gün içinde ilgili belgelerin gerçekliğini ispat etmesi ya da sahte veya yanıltıcı belgeleri, bildirim tarihinden itibaren onbeş gün içinde indirim hesaplarından çıkararak beyanlarını düzeltmesi gerektiğine, aksi halde özel esaslara tabi tutulacağına” ilişkin duyurusunun davacı hakkında tesis edilmiş bir işlem sayılmayacağı, dolayısıyla davanın açılmasına davalı idarenin sebebiyet verdiğinden söz edilemeyeceğinden, vergi mahkemesince, yargılama giderlerinin davalı idare üzerine bırakılması ve davalı idare vekili lehine vekalet ücretine hükmedilmemesinin hukuka uygun olmadığı hk.

İstemin Özeti: Davacının özel esaslara tabi mükellefler listesine alınma işleminin iptali istemiyle dava açılmıştır. Vergi Mahkemesinin kararıyla; davalı idarenin mahkemelerinin yürütmenin durdurulması istemi hakkında verdiği karar sonrası verdiği itiraz dilekçesinde, sahte faturaları kullanan mükellefler arasında davacının da yer aldığı ancak bu tespitten dolayı özel esaslara alınmadığı belirtildiğinden, davacı hakkında tesis edilmiş kesin ve yürütülmesi gereken bir işlemin bulunmadığı, davanın açılmasından önce davacıya tebliğ edilen yazıda “… özel esaslar kapsamına alınmanıza neden olan …” ifadesi yer aldığından ve bu ifade nedeniyle dava açılmasına idarece sebebiyet verildiğinden, yargılama giderlerinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesinin hukuka uygun düşeceği gerekçesiyle dava incelenmeksizin reddedilmiş, yargılama giderlerinin ise davalı idare üzerinde bırakılmasına karar verilmiştir. Davalı idarece, yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılması ve avukatla temsil edilen idareleri lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği ileri sürülerek kararın yargılama giderleri ve vekalet ücreti yönünden bozulması istenmiştir.

Karar: 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “Kararlarda bulunacak hususlar” başlıklı 24. maddesinde, kararlarda, yargılama giderleri ve hangi tarafa yükletildiğinin belirtileceği, 31. maddesinin 1. bendinde, bu kanunda hüküm bulunmayan hususlarda Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulanacağı kurala bağlanmıştır.

Sözü edilen bu atfın yapıldığı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ek ve değişiklikleriyle birlikte tümüyle yürürlükten kaldırılarak 01.11.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 447. maddesinin 2. bendinde ise mevzuatta, yürürlükten kaldırılan 18.06.1927 tarih ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’na yapılan yollamaların, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılacağı belirtilmiş olup 6100 sayılı Yasa’nın 326. maddesinde, yargılama giderlerinin aleyhine hüküm verilen tarafa yükseltileceği, 323. maddesinde ise vekille takip edilen davalarda kanun gereği takdir olunacak vekalet ücretinin yargılama giderlerine dahil olduğu hükmü yer almıştır.

Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 323. maddesinde yargılama giderleri arasında sayılan avukatlık ücretinin takdirinde dayanılacak kuralları içeren 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 164. maddesi ve aynı Yasa uyarınca yürürlüğe konularak bu davada uygulanması gereken 21.12.2011 günlü ve 28149 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe konulan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 1. maddesinde; avukatlık ücretinin kanun gereği karşı tarafa yükletilmesi gereken durumlarda, Avukatlık Kanunu ve bu Tarife hükümlerinin uygulanması öngörülmüştür.

Bu düzenlemelere göre yargılama sonucu taraflardan birine yargılama giderlerinin yükletilmesinin nedeni, haksız olarak dava açmak ya da hukuka aykırı bir işlem yapmak suretiyle karşı tarafın gidere katlanmasına neden olunmasıdır.

Davacı tarafından sahte fatura kullanımı nedeniyle davalı idarece özel esaslara tabi mükellefler listesine alındığı ileri sürülerek söz konusu işlemin iptali istemiyle açılan davada, davalı idarenin 12.11.2014 tarihinde kayda geçen Bölge İdare Mahkemesi Başkanlığı’na hitaplı itiraz dilekçesinde, davacının özel esaslara henüz alınmadığı ancak 01.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren Katma Değer Vergisi Genel Tebliği’ndeki açıklamalar doğrultusunda onbeş gün içinde ilgili belgelerin gerçekliğini ispat etmesi ya da sahte veya yanıltıcı belgeleri, bildirim tarihinden itibaren onbeş gün içinde indirim hesaplarından çıkararak beyanlarını düzeltmesi gerektiği, aksi halde özel esaslara tabi tutulacağının 21.07.2014 tarihli yazısıyla kendisine duyurulduğunun belirtildiği, buna göre dava dilekçesinin mahkeme kayıtlarına girdiği 18.08.2014 tarihi itibarıyla davacı hakkında tesis edilmiş bir işlem bulunmadığından, dolayısıyla davanın açılmasına davalı idarenin sebebiyet verdiğinden söz edilemeyeceğinden, vergi mahkemesince, yargılama giderlerinin davalı idare üzerine bırakılması ve davalı idare vekili lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi hukuka uygun düşmemiştir.

Açıklanan nedenlerle; temyiz isteminin kabulüyle Vergi Mahkemesinin kararının, yargılama giderlerine ilişkin hüküm fıkrası yönünden ve davalı idare vekili lehine vekalet ücretine hükmedilmek üzere bozulmasına, kararın tebliğ tarihini izleyen onbeş gün içinde Danıştay nezdinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, oyçokluğuyla karar verildi.

 

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi
Tarih    : 02.11.2015
Esas No         : 2015/27588
Karar No  : 2015/30902

1475. İŞ K. Md. 14

KIDEM TAZMİNATI HESABINDA ESAS ALINACAK ÜCRETİN TESPİTİ

Kıdem tazminatına esas alınacak olan ücretin tespitinde asıl ücrete ek olarak işçiye sağlanan para veya para ile ölçülebilen menfaatler göz önünde tutulur. Buna göre ikramiye, devamlılık arz eden prim, yakacak yardımı, giyecek yardımı, kira, aydınlatma, servis yardımı, yemek yardımı ve benzeri ödemeler kıdem tazminatı hesabında dikkate alınır. İşçiye sağlanan özel sağlık sigortası yardımı ya da hayat sigortası prim ödemeleri de para ile ölçülebilen menfaatler kavramına dahil olup, tazminata esas ücrete eklenmelidir. Satış rakamları ya da başkaca verilere göre hesaplanan prim değişkenlik gösterse de kıdem tazminatı hesabında genişletilmiş ücret kavramı içinde değerlendirilmelidir.

İstemin Özeti: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili davacı işçinin davalıya ait birçok şantiyede çalıştığını, yol, yemek, barınma ve ısınma masraflarının davalı tarafça karşılandığını, iş akdinin haksız ve bildirimsiz olarak feshedildiğini fakat tazminatlarının ödenmediğini iddia ederek kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın reddini talep etmiştir.

Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararı davalı vekili yasal süresi içerisinde temyiz etmiştir.

Karar: 1- Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.

2- Kıdem tazminatı hesabında dikkate alınması gereken ücret noktasında taraflar arasında

uyuşmazlık söz konusudur.

Kıdem tazminatına esas alınacak olan ücretin tespitinde 4857 sayılı İş Kanunu’nun 32. maddesinde sözü edilen asıl ücrete ek olarak işçiye sağlanan para veya para ile ölçülebilen menfaatler göz önünde tutulur. Buna göre ikramiye, devamlılık arz eden prim, yakacak yardımı, giyecek yardımı, kira, aydınlatma, servis yardımı, yemek yardımı ve benzeri ödemeler kıdem tazminatı hesabında dikkate alınır. İşçiye sağlanan özel sağlık sigortası yardımı ya da hayat sigortası prim ödemeleri de para ile ölçülebilen menfaatler kavramına dahil olup, tazminata esas ücrete eklenmelidir. Satış rakamları ya da başkaca verilere göre hesaplanan prim değişkenlik gösterse de, kıdem tazminatı hesabında genişletilmiş ücret kavramı içinde değerlendirilmelidir. Davacı vekili davacı işçiye sağlanan yol, yemek, barınma ve ısınma yardımları konusunda dava dilekçesinde veya yargılamanın devamı sırasında açıklayıcı bir beyanda bulunmamıştır. Hükme esas alınan hesap raporunda bilirkişi afaki olarak işçiye sağlanan yardımlar toplamını 250 Amerikan Doları olarak esas almıştır. Aynı gün temyiz incelemesi yapılan 9. HD 2015/29179 Esas sayılı seri dosyalarda ve daha evvel Dairemizce temyiz incelemesi yapılan birçok dosyada davacı işçilere yapılan sosyal yardımların karşılığı 200 Amerikan Doları olarak kabul edilmiş ve bu kararlar Dairemizce onanmıştır (9. HD., 04.05.2015 tarih ve 2015/7420 Esas 2015/16223 Karar sayılı ilamı). Davacı lehine 250 Amerikan Doları miktarda sosyal yardım hesabı yapan bilirkişi raporuna itibarla hüküm kurulması hatalıdır.

3- Hükmedilen miktarların net mi yoksa brüt mü olduğunun belirtilmemesinin infazda tereddüt oluşturacağının düşünülmemesi de hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı bozulmasına oybirliğiyle karar verildi.

Yazarlar : ‘- -‘


Yorumları Görüntüle
Hiç yorum yapılmamış.